1

1K 71 53
                                    

Merabalar.
Keyifli okumalar.
******************************
Slytherin ortak salonunda her şey normaldi. Birkaç kişi şömimenin başında hararetli bir şekilde satranç oynuyor,iki kişi koruma büyüleri ile alakalı tartışma yapıyor,birkaçı kendi aralarında şakalaşıyordu. Kısacası her şey normaldi. Bronz üçlü ise bu normalliğin içinde kendi işleriyle meşkullerdi.

Pansy yeni aldığı rujları denerken kitap okuyan Draco ona daha çok hangi rengin yakıştığını söyleyerek yardım ediyordu. Üç tane ruj arasında en güzeli tabi ki de en koyu olan bordo seçilirken diğerleri büyü ile odasına geri gönderilmiş,Pansy bu sefer tırnaklarına yeniden oje rengi seçip sürmeye başlamıştı.

Blaise ise elindeki kitabı büyük bir ciddiyetle okuyordu. Kalın kitap aslında bir muggle romanıydı,Blaise muggle kitapları okumayı severdi,hatta bir sürü şairin kitabını okumuştu. Şuan okuduğu ise favorisi olan bir şairin kitabıydı.

Bacak bacak üstüne atmış,kaşlarını çatarak satırları okuyordu. Giydiği siyah örme benzeri kazak ve siyah pantolonu ile daha ciddi ve asil görünürken,o bunun farkında değildi.

Tablonun içinden geçip gelen Slytherinli kız çatık kaşlarıyla etrafı süzdü,ardından aradığı kişi gözüne çarpınca seslenmişti. "Blaise!" Blaise çatık kaşlarıyla kafasını kaldırırken kız parmağıyla arkasını işaret etti "Müdür Dumbledore seni odasına çağırıyor." Bütün ortak salona saniyesinde bir sessizlik düşerken bakışlar Blaise'e dönmüştü.

Hatta Pansy elindeki ojeyi düşürmüş,manikürünü bozmuştu. Odakların noktası olan Blaise ise kaşlarını biraz daha çattı,hayır,kötü bir şey yapmamıştı. Kimseyide lanetlememişti. O zaman müdürün odasına neden çağırılsındı ki?

Draco ve Pansy ile göz göze geldikten sonra elindeki kitaba bir ayraç yerleştirip ayağa kalktı,kimseye korktuğunu gösteremezdi. Pansy ve Draco da ayaklanırken,Dumbledor'un odasına gitmek için yola koyuldular.

Odanın önündeyken derin bir nefes alıp kapıyı çaldı Blaise. İçinde biraz merak vardı,ama bunu kendine saklamaya karar verdi. İçeriden yaşlı büyücünüm sesi gelirken kapıyı açıp içeriye girdi.

Odağına direkt olarak ayakta olan büyücü girerken "Beni çağırmışsınız." diyerek geliş sebebini açıkladı. Dumbledore uzun sakalını kaşıyarak kafasını salladı "Evet evlat,seni ben çağırdım." "Çağırma sebebiniz nedir?"

Dumbledore ona ve arkasında duran arkadaşlarına baktı,ikisininde yüzünde arkadaşlarını korumak için her şeyi yapacaklarını söyleyen bir ifade vardı sanki. Bayan Mcgnogall ve profesör Snape bile buradaydı,ne olmuş olabilirdi ki?

Dumbledore'un uzatacağını anlayan Profesör Mcgnogall elini yaşlı büyücünün arkasına uzatarak sabahtan beridir kimsenin fark etmediği küçük kızıl saçlı çocuğu işaret etti. Blaise ve diğerlerininde gözleri oraya kayarken gözler bu sefer şokla açılmıştı.

Çünkü sandalyede oturmuş olan çocuk,Ron Weasley'den başkası değildi! Şu anda on sekiz olması gereken çocuk,şimdi tamı tamına beş yaşındaydı,Merlinin sakalı aşkına! "Weasley?!" Bu cümle Pansy Parkinson'dan geliyordu. Şaşkınlığını saklamayan cadı sanki hayalet görmüş gibi küçük çocuğa bakıyordu.

Tam o esnada açılan kapıdan içeriye girenler Harry Potter,Hermione Granger,Luna Lovegood ve Ginny Weasley'den başkası değildi. Hepsinin ağzından aynı anda "Ron?!" Nidası çıkarken küçük çocuk irkilerek geriye doğru kaçmaya çalıştı,bu insanları tanımıyordu,çok korkuyordu.

"Ronald,sana ne oldu böyle?!" Hermione arkadaşının küçüklüğüne yaklaşıp önünde dizlerini kırarak eğildi. Şimdi dolmuş mavi gözleri daha iyi görüyordu. Ginny ise kaşlarını çatarak Dumbledore'a bakıyordu.

"Abime ne olduğunu açıklar mısınız?!" Dumbledore ellerini arkasında birleştirdi. "Bay Weasley'i bir Hufflepuf öğrencisi getirdi,bizde ilk başta ne olduğunu anlayamadık,ki,hala da anlayamıyoruz." Harry önündeki çocuktan bakışlarını çekip yaşlı büyücüye çevirdi "Nasıl yani?"

"Bay Weasley'i kim ve ya ne bu hale getirdi çözemiyoruz." "Yanlış büyü yapmak istemediğiz içinde kapsamlı bir araştırma içerisine girdiğimizi belirtmek isterim." İki profesör bir birlerini tamamlayarak konuştuktan sonra küçük Ron'a baktı,kim neden böyle bir şey yapsındı ki?

"Bizi buraya neden çağırdığınızı söyler misiniz profesör?" Draco'nun sabırsız sesine karşılık derin bir nefes alıp "Biliyorsunuz,bu sınav ayınız." Diye başladı sözüne Dumbledore "Bildiğiniz üzere,bay Weasley'in çevresi de bu sınavlara tabi tutulacak,sınavı veremeyen sınıfta kalır. Kısacası ona bakan kimse olmayacak."

Blaise sabırsızca kafasını salladı,bundan ona neydi ki? Ron'a onun bakacak hali yoktu. "Bay Zabini bu sınavı zaten geçti,bu yüzden..." Sakalını ovmaya başladı Dumbledore "Biz Bay Weasley'e ne olduğunu anlayana kadar ona bay Zabini bakmak zorunda." Blaise gözlerini büyüttü,ne demek ona Blaise bakacak?!

"Bu imkansız!" ani çıkışı yüzünden herkes ona dönünce derin bir nefes aldı Blaise "Benim ona bakma imkanım yok." Diye kendini açıkladı.

Dumbledore saniyelik,kimsenin fark etmediği bir sırıtma ile "O zaman,Bay Weasley'i bu sınavı sizinle birlikte almış olan bay Handerson'a verelim bay Zabini. O da ailesinin intikamını alma fırsatı bulsun?"

Blaise bir süre düşündü. Clarke Handerson,bir Slytherin ve Voldemortun ölüm yiyenlerinden. Savaş sırasında Voldemort tarafındaydı tabi ki,ama ne yazık ki savaş sırasında ailesi bizzat Ronald Weasley yüzünden öldürülmüştü. Hayır tabi ki Ron bunu sırf eğlence için yapmamıştı. Ailesi sırf seçilmiş kişinin arkadaşı ve yoldaşı diye onu öldürmeye çalışınca kendini korumak için bir büyü savurmuş,bu büyü de Avada kedavra olmuştu. Çocuğun ailesi ne yazık ki hayatlarını kaybetmiş,Clarke Ron'a karşı büyük bir kin beslemişti. Hatta onu öldürmeye bile çalışmış,büyük bir uyarı alınca atılmamak adına planlarını erteleme kararı almıştı.

Kısacası,eğer Ron'u bu halde ona verirlerse,Ron muhtemelen bir saatten fazla yaşayamazdı. Derin bir nefes alıp kafasını sallası Blaise "Tamam,ona bakacağım." Dumbledore memnuniyetle gülümsedi,bu iyi olacaktı.

*******************************

Bölüm sonu.

Ne düşünüyorsunuz bakalım?

Uzun bir bölüm oldu.

Oy ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

Adios.

Oops!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin