UYARI: BU HİKAYE CİNSELLİK VE ŞİDDET ÖGELERİ İÇERİR!
Medya: Lisa.
ALEX
Bundan nefret ediyordum.
Bunu yapmaktan ölesiye nefret ediyordum ama yapmak zorundaydım.
Onu bulmak zorundaydım.
Onu bulmalı ve eve götürmeliydim.
Yine.
Evsizlerle dolu pis kokulu dar koridor boyunca yürüdükten sonra önüme kalitesiz graffitilerle kaplanmış duvarlardan oluşan bir oda çıktı. Gözlerim odanın içini taramaya başlamıştı bile. Kalbimin sıkıştığını, yerine sığamadığını hissettim. Duvar diplerine çökmüş ellerindeki otları çeken onca insanın arasından onu bulamayacağımdan endişe etmiyordum, onu her zaman bulurdum. Endişe ettiğim şey, onu ne halde bulacağımdı.
Gözlerim aradığını bu odada bulamayınca geriye döndüm. Onu hala bulamamanın ve onu böyle bir yerde arıyor olmamın getirdiği sinirle burnumdan soludum.
Bana bunu yapmaktan vazgeçmiyor oluşundan nefret ediyordum.
Her seferinde onu bir yerlerde bulmaya çalışmaktan nefret ediyordum.
Önemsemiyor oluşundan nefret ediyordum.
Onu sevmekten vazgeçemememden nefret ediyordum.
Her, lanet olası, gece diye hayırdım içimden. Bundan bıkmıştım.
Kenar mahallelerin birindeki bu gecekondunun odalarını teker teker gezerken içimdeki öfke artıyordu. Hala büyüyemeyen o minik beynini parçalara ayırmak istiyordum. Ellerimin altında can vermesini ve bir daha sesini dahi çıkaramamasını. Bir daha asla gidemeyecek olmasını.
Ama her zamanki gibi, öfkem onu gördüğüm an benden uzaklaşmaya başladı. Yere yığılıp kalmış olan ince bedenini gördüm. Başı diğer tarafta sızıp kalmış olan bir adamın dizlerinin üzerindeydi. Tişörtü göğüslerinin altına kadar sıyrılmış, pantolonu yattığı yerin pisliğiyle kaplanmıştı.
Saçları da öyle.
Dokunmaya kıyamadığım güzel saçları da kendi gibi toza, pisliğe karışmıştı.
Onu öyle görmeye daha fazla dayanamadım.
Çıkarken bana çarpan birine aldırmadan içeriye daldım ve üç adımda yanında bittim. Ona ulaşabilmek için dizlerimin üzerinde yere çökerken odanın diğer ucunda bir sigara kavgası başlamıştı.
"Lisa.." Ellerimle pelte gibi olmuş kollarını kavrayıp onu yavaşça sarstım. Kapalı göz kapakları titriyordu ve ben ölesiye korkuyordum. Ona bir zarar gelmiş olma ihtimali beni küçük bir çocuk gibi korkutuyordu. "Lisa, gözlerini aç. Yanındayım." İç çekip başını diğer tarafa doğru çevirdi. Ellerimi geriye itmişti.
"Siktir git."
Göğsümün orta yerine o tanıdık acı yayılırken kaskatı kesildim. Kalp acısı beni derinden sarstı. Yaptığı onca şeye rağmen onun tarafından kırılmak bana koyuyordu. Böyle birini seviyor oluşum canımı acıtıyordu. Bana ait olmasını istediğim kadının benden kilometrelerce uzakta oluşu beni bitiriyordu.
Hayatımda birçok kez bitmiştim. Cebimde yirmi dolardan ve yanımda Gale'den başka kimsem olmadığı, kırık dökük zamanlarımı hatırlıyordum. Mutluluğu ne zaman bulacağımı düşünüp dururdum. Üzerimdeki suçluluk duygusunu atıp eskisi gibi özgür hissettiğim zamanların ne zaman geri geleceğini hayal ederdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küllerin Doğuşu
General FictionEtraftaki onca insana rağmen, yalnız. Duyduğu tüm çığlıklara rağmen, sessiz. Ettiği tüm yeminlere rağmen, günahkâr. Bulanıklığın tam içinde, kurtuluştan çok uzakta. Küllerin Doğuşu, iki umutsuz ruhun hikayesi.. Peki aşk, yetebilir miydi külleri yeni...