Küllerin Doğuşu | #15

619 29 3
                                    


Medya: Alex&Lisa.

*Bu bölümle birlikte geçmiş zamana geri dönüyoruz. 10. Bölümün devam niteliğinde olduğu için o bölümü tekrar okumanızı öneririm. Keyifli Okumalar ^^

8 YIL ÖNCE.

ALEX

"Ne bu?" diye sordu ağzındakileri gürültüyle çiğnerken. "Pastırma mı?"

Ağzındakileri bitirmeyi beklemeden şekerli limonatayı içtiği için çenesinden aşağıya doğru bir damla süzülmeye başladı. Ağzı tüm onları öğütmek için çok küçüktü. Bu haline güldüm.

"Buzdolabında bulunduğuna sevindim, kapağı ilk açtığımda içeride bozulmuş süt bulunca pastırmadan umudu kesmiştim." Tost makinesinin üzerinde duran peçetelerden birkaç tane alıp ona uzandım. "Al."

Çatalıyla ağzına bir lokma daha alırken elimdeki peçeteleri alıp dudaklarına doğru götürdü. Beceriksizce dudaklarının kenarları ve çenesindeki kalıntıları sildikten sonra peçeteyi buruşturup masanın üzerine doğru yuvarladı. Daha önce onun kadar rahat bir kızla karşılaşmamıştım.

"Dostum, bu hayatımda yediğim en lezzetli pastırmalı yumurtaydı." Yeni bir lokmayı ağzına attıktan sonra bile konuşmaya devam etmeye çalıştı. Söyledikleri bir homurdanmadan ibaret gibiydi. "Bu işte iyisin. Yumurta gerçekten-"

"Yavaş ol bakalım, dostum." dedim son kelimenin üzerine bastırarak. "Önce ağzındakileri bitir."

Bu yaptığının ahlak kurallarına uygun olmadığını anlamış olacak ki, ya da tamamen başka bir sebepten dolayı, gözlerinin içindeki yeşil tonunun parıldamaya başlamasını sağlayacak kadar içten bir şekilde utangaçça gülümsedi. Bunu hatırlıyordum. Dün kanepemde otururken de bana aynı böyle gülümsemişti ve ben bundan hoşlanmıştım. Gülmek ona yakışıyordu.

Tam da o sırada, yanakları kızardığında nasıl görüneceğini hayal ettim.

"Ee," diye sordu limonata dolu bardağını alıp arkasına yaslandıktan sonra. "Ne bilmek istiyorsun?"

Bardağı dudaklarına doğru götürüp içindeki limonatayı yavaşça içerken kirpiklerinin arasından bana bakıyordu. Bakışları merak doluydu. Belki biraz da korku.

"Bitirdin mi?" Cevabını beklemeden üzerinde yumurta ve pastırma kalıntıları kalmış tabağı önünden alıp musluğun altına tuttum.

"Evet ama bir soru sordum." dedi sabırsızca. Sırtım ona dönük olduğu için yüzünü göremiyordum. Muhtemelen az önceki bakışları yerli yerindeydi. "Benim hakkımda bir şeyler öğrenmek istediğini söylemiştin." Aslında, hayır. Onu tanımama izin vermesini söylemiştim. "Sor hadi."

Küçük yalancı hakkında öğrendiğim ilk şeylerden biri buydu sanırım. Gerçekten sabırsız oluşu.

"O kadar hızlı değil."

Sözlerime kısa bir bakış eşlik etmişti. Masanın üzerindeki boş peynir tabağını alıp lavabonun içine bıraktım. Ayaklandığını hissedebiliyordum.

"Ne demek o kadar hızlı değil?" Bu yapılmış bir ima değildi. Gerçek bir soruydu. Ona doğru döndüğümde bir cevap isteyen bakışlarıyla karşılaştım. "Kahvaltıdan sonra sorguya çekileceğimi sanıyordum."

Şimdi fark etmiştim de, uzun topuklu ayakkabıları olmadan oldukça aşağıda duruyordu. Bana doğrudan bakabilmek için başını yukarıya doğru kaldırmıştı.

Küllerin DoğuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin