Küllerin Doğuşu | #32

382 25 5
                                    

Medya: Alex.

ALEX

Ellerim bomboş, Gale'in bizim için tenha bir mahalledeki çıkmaz sokakta ayarladığı küçük eve geldiğimde kapının girişinden Evelyn'in ağlama seslerini duyabiliyordum. Bir süre orada durup dikilmeye devam ettim çünkü içeri girip onunla ilgilenecek gücü kendimde bulamıyordum. 

Bu Lisa'ydı. Onu her zaman bulur, girdiği her deliğe girer, gördüğü her insanın yanından geçer, belki saatlerce hiçbir şeyin izini sürer ama yine de eninde sonunda onu bulurdum. Onu ne kadar berbat bir halde göreceğim beni delice bir korkunun içine sürüklerdi ama yine de peşinden gider, onu düştüğü yerden kaldırırdım. Ama bu sefer onu bulamamıştım. Her nereye düşmüşse, her nereye çakılıp kalmışsa onu yerinden kaldıramıyordum. Onun elinden tutamıyordum. Bu, hislerin en kötüsüydü. 

İçten içe biliyordum, Lisa'yı kurtarmak için çok, çok geç kalmıştım ve o bilmediği bir yerde çaresizliğin dip noktasındaydı. Ama kabul etmek istemiyordum. Bunu kabul edemezdim. Her zaman bir yolun daha olduğuna inanmam gerekirdi. Bir de küçük kızımı sakinleştirmem. 

Derin bir nefes alıp çatlayacakmış gibi duran beyin hücrelerime bol miktar oksijeni yolladıktan sonra kapıyı çaldım. Sesler aniden kesilmiş, ev sessizliğe bürünmüştü. 

"Kimsin?" Gale'in sert sesi kapının hemen ardında elindeki silahla duyacağı sese göre harekete geçeceğini belli ediyordu. Benim sesimden başka bir ses duysa muhtemelen kapıyı açıp bacak arama bir tekme geçirir, ben iki büklüm olduktan sonra da silahın kabzasını boynuma indirip bayılmamı sağlardı. 

"Benim, Alex." dedim sessizce. Kapının ardındaki kilitler teker teker açılmaya başlandığında Evelyn'in sesi de geri döndü. Ben içeri girer girmez kucağıma doğru atlamıştı. 

"Baba.." Sözleri ve yaşlı gözleri içimdeki burukluğu arttırdı. Ela gözlerindeki hüzün bana bakmaya devam ederken daha da arttı. "Annem gelmeyecek mi?" 

Gale'le göz göze geldim. Onu bulamadığımı biliyordu. Bunca saat boyunca onu aramamamdan anlamıştı. Annesinin gelmeyeceğini bilmesine rağmen Evelyn'e yalan söylemeye çalışmak oldukça zor olmuş olmalıydı. Bunu ben bile yapamıyordum. 

"Annen daha sonra gelecek." dedim onunla birlikte içeriye doğru yürürken. Daha şimdiden kucağımda huzursuzca kıpırdanmaya başlamıştı bile. Emma, salon olduğunu tahmin ettiğim kahverengi koltuklardan birinde elindeki beyaz kaseyle birlikte oturuyordu. Beni görünce yavaşça doğruldu. 

"Ama onu bulacağını söylemiştin baba. Gale amcam karanlık olunca geleceğini söylemişti." 

Onunla birlikte kapının yanındaki iki koltuğa oturdum. Kıçım koltukla buluştuğunda ne kadar çok yorulduğumu anlamıştım. "Sen yemeğini yemedin mi?" diye sordum Emma'nın elindeki kasenin içinin çorbayla dolu olduğunu görünce. Sesimden bitkinlik akıyordu ama yapabileceğim bir şey yoktu. Üzgündüm ve yorgundum. Öfkeliydim ve sabırsızdım. 

Hızla omuz silkti. "Onu annem yedirecek bana." Başını kaldırdığında ela gözleri tıpkı yeşil gözlerden alışkın olduğum gibi hırçın bir şekilde bakmaya başlamışlardı. Çatık kaşları, somurtan suratı ve birbirine bastırdığı dudaklarıyla tıpkı annesine benziyordu. "Bana söz verdi. Beni bulacak. Çorbamı annem içirecek işte!"

"Yapma ama Evy," Bu Emma'ydı. Tepesinde sıkıca topladığı sarı saçlarını omzundan geriye doğru bırakmıştı. Elindeki kaseyle birlikte yanımıza oturdu. "Babanı yorma. Bu seferlik sana ben yedireyim, annen geldiğinde de o yedirir. Olmaz mı?" 

Küllerin DoğuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin