Medya: Alex&Evelyn.
**Bu bölümle birlikte şimdiki zamana geri dönüyoruz. 24.bölümün devamı niteliğinde olduğu için o bölümü tekrar okumanızı öneririm. Keyifli okumalar.^^
ŞİMDİ.
ALEX
"Larry'nin bir bok bildiğinden şüpheliyim." diye fısıldadı Gale ardına gizlendiğimiz duvara biraz daha yanaşarak. Koca gövdesini daracık yere sığdırmakla ilgili sorunları vardı. "Bizimle taşak geçmiş de olabilir."
Aslında, bunun doğruluk payı oldukça yüksekti. Bir saatlik araba yolculuğu yapıp gördüğümüz tüm torbacılara nerede olduğunu sorduktan sonra onu bulmuş ve ağzından az da olsa birkaç laf koparabilmiştik ama bu onun tescilli bir piç olduğu gerçeğini ve sırf piçlik yapmak istediğinden bizi bu izbe yere gönderebileceği ihtimalini ortadan kaldırmazdı. Alberto'nun adamı Larry, bizi Ted'in adamları sanıyordu ve iki grubun da bir ortak noktası vardı; Lisa'yı yakalamak gibi. Bu yüzden bizimle konuşmuştu ama sessizlik içinde geçen otuz dakikadan sonra ismini verdiği yerin tamamen götünden uydurma bir yer olduğunu düşünmeye başlamıştım.
"Şurayı biraz daha geniş yapsalar ne olurdu ki, fare miyiz biz anasını satayım." Başımı geriye doğru çevirip kızarmış suratına baktım.
"Beş dakikalığına sesini kes Gale. Bir türlü susmadın."
Gizlendiğimiz yer taze boya kokan izbe bir deponun arka tarafıydı. İçeri doğru ilerleyebilmek için o kadar da dar olmayan ama Gale'e fare deliği gibi gelen bir yoldan geçilmesi gerekiyordu. İki yanında beton olmayan duvarlardan oluşan bu tünel gibi yerin ucunda durmuş, depoya beklenen adamların gelmelerini bekliyorduk. Ama hala, gelen giden yoktu.
Gale bir kez daha ağırlaşan nefesiyle birlikte inledi. "Sana söylüyorum oğlum, bu delikte boşuna bekliyoruz. Şuan o şakacı Larry'nin götüne koyuyor olmalıydık."
Tam da o sırada demir bir kapı rayın üzerinde giderek gürültüyle açıldı. Topuğumu Gale'in ayak ucuna bastırarak tekrar konuşmaması için ona küçük bir uyarı çektim. Hemen ardından fren yapan lastik sesleri de duyulmuştu. Beklenen davetliler teşrif etmiş olmalıydı.
Arabanın kapısının açılıp kapanma sesi duyulduktan sonra kalın bir ses konuşmaya başladı. Duvarın arkasında nefesimi tutup iyice kulak kabarttım.
"Bizimkilerden ölen var mı?" Cevap bir saniye bile gecikmedi.
"Üç koruma ve beş tane de nişancımızı kaybettik efendim. Ama geriye kalan her şey kontrolümüz altında."
"Öyle mi?" Ses oldukça memnuniyetsizdi. "O halde kızı neden burada göremiyorum?" Arka planda seslerin geldiği yere doğru yaklaşan adım sesleri vardı. On kişiden fazla olmalıydılar.
"Evin etrafını sarmaları için diğer grubu gönderirken kaçtılar. En iyi adamlarım peşlerinde efendim, kız bu gece elinizde olacak."
Gale'in fısıltısı tüylerimi diken diken etti. "Bahsettiği kızın Lisa olmadığını söyle. Sokayım."
"Kaçtılar?" diye sordu kalın ses. "Tek başına değil miydi?"
"Hayır efendim. Yanında sarışın bir kadın vardı." Hayır, yanlış duyuyordum. Yanlış duyuyor olmalıydım. "Bir de kız çocuğu. Sanırım kendi kızı."
Ahh, sikeyim! Doğru duyuyordum. Bir robot misali cevap veren koruma Emma'dan bahsediyordu. Ve benim kızımdan. Benim karımdan.
"Orospunun bir de kızı mı varmış?" Sesinden gülüyor olduğunu anlamıştım. İçimden bir ses bu herifin Alberto'dan başkası olmadığını söylüyordu ve Alberto gülerken ben burnumdan solumaya başlamıştım. "Neyse ne. Onu bu gece odamda görmek istiyorum. Söyle malların gelişini de hızlandırsınlar. Kediyi daha fazla kovalamak istemiyorum, bana patilerini getirin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küllerin Doğuşu
General FictionEtraftaki onca insana rağmen, yalnız. Duyduğu tüm çığlıklara rağmen, sessiz. Ettiği tüm yeminlere rağmen, günahkâr. Bulanıklığın tam içinde, kurtuluştan çok uzakta. Küllerin Doğuşu, iki umutsuz ruhun hikayesi.. Peki aşk, yetebilir miydi külleri yeni...