Medya: Bölüm sonu Alex&Lisa tatlılığı. :)
LİSA
Sadece bir kaç saat içinde tüm dünyam sallanmaya başlamıştı. Bu başkaları için bir kutlama sebebi olsa da benim için bir yıkımdı. Yaşayabileceğim tüm korku senaryolarının en kötüsüydü. Kelimenin tam anlamıyla düşmüş, dibe batmıştım. Vücudumun içinde benden başka birinin daha olduğu ve nefes almaya devam ettiği düşüncesi beni çileden çıkarıyordu. Artık yalnız değildim.
Son bir kaç gündür kendimi olduğumdan daha fazla hissettiğimi düşünürken önceden söylediğim gibi saçmalamıyordum. Bu üzerimdeki huzursuzluk ve kendime yabancı gelme hissi boş yere değildi. Kokular daha keskin gelmeye başlamıştı, sözler ise daha sinir bozucu. En ufak bir şey bile beni öfkelendirmeye yetiyordu. Üzerimde neden kaynaklandığını bilmediğim bir güç vardı, sanki tüm evin altını üstüne getirebilirmişim gibi.
Bunların tek sebebi karnımın içine yerleşen o şeydi. Bedenimi benimle paylaşmaya çalışıyordu ama ben bunu istemiyordum. Ne olacağından bile habersizdim, içimde büyüyen şeyin sadece küçük bir insan olduğu gerçeği kafama yerleşmiyordu.
O benim için sadece isteğim dışında içime yerleşip beni sömürmeye çalışan bir canavardı. Onun yüzünden sıcak bir demiri içime almak zorunda kalacaktım ben! Onun gitmesini sağlamaya çalışırken ölebilirdim bile ama anlaşılan bu Alex'in umurunda değildi. Çünkü karşıma dikilip gitmemize engel oluşundan yalnızca bunu anlıyordum.
"Sen delirmişsin!" Bağırıyor, bağırıyor ve gittikçe daha da öfkeleniyordum. "Sen kafayı oynatmışsın oğlum. Ne dediğine dair gerçekten bir fikrin var mı?! Benden ne istediğinin farkında bile değilsin sen!"
"Lütfen bağırmayı keser misin?"
"Kesemem Alex, anlıyor musun?! Kesemem!" Dişlerimi sıkıp elimde kalan sırt çantamı yatağın üzerine doğru fırlattım. Bu halimi görüyor olmasına rağmen hala önümde durduğuna inanamıyordum. "Bana onu doğuracağımı söyledin! Gerçekten dedin bunu!"
"Lisa." dedi adımı vurgulayarak. "Mantıklı düşünemiyorsun. Ne yapmak istediğini bile bilmiyorsun ve bu haldeyken gitmene izin verecek değilim."
"Mantıklı düşünemeyen sensin seni salak!" Titreyen ellerimi saçlarımın arasından geçirip onları ensemde sıktım. Ağlama hissi bu sefer beni çok çabuk bulmuştu. "Bana yardım edeceğin yerde şu dediğine de bir bak! Ciddi değildin değil mi? Benimle dalga geçiyorsun."
Çaresizlikle dolu bir inlemeyle teslim olduktan sonra kapının önünden yanıma kadar gelip başımın arkasındaki ellerimi çözerek beni kollarının arasına aldı. "Ağlama."
Kollarım gidecekleri yeri hemen bulmuştu. Parmaklarımı sırtında kenetledikten sonra başımı beni kabuslardan uzak tutan göğsüne yaslayıp hıçkırmamak için dişlerimi sıktım. Ama beni şimdiye kadar tüm kabuslardan uzak tutan göğsü bu seferki kabus için hiçbir şey yapamıyordu, yapamayacaktı. Ve ben bunu iliklerime kadar hissedebiliyordum.
"Benimle geleceğini söyle." Tıpkı onun bahsedip durduğu küçük bir çocuk gibiydim. "Bunu gerçekten istiyor olamazsın. Alex. Benimle geleceğini söyle."
"Liz," Göz göze geldiğimizde onun gece mavilerinin de yaşlarla dolu olduğunu gördüm. Onun gözlerinde de korku vardı ama o benden korkuyordu, karnımdaki şeyden değil. "O bizim bebeğimiz bunu biliyorsun değil mi?"
Bizim bebeğimiz.
Ağzından çıkan bu iki kelime beni tokat yemişim gibi sarstı. Onu nasıl geri itip kollarımın ne zaman boş kaldığını bile hatırlamıyordum. Midemi bulandıran bu sözler beni olduğumdan daha da garip hissettiriyordu. Bunlar öyle yabancı sözlerdi ki, başka bir dilde konuşsa onu daha iyi anlardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küllerin Doğuşu
Ficção GeralEtraftaki onca insana rağmen, yalnız. Duyduğu tüm çığlıklara rağmen, sessiz. Ettiği tüm yeminlere rağmen, günahkâr. Bulanıklığın tam içinde, kurtuluştan çok uzakta. Küllerin Doğuşu, iki umutsuz ruhun hikayesi.. Peki aşk, yetebilir miydi külleri yeni...