Medya: Yeniden Alex&Lisa. ♥
LİSA
Uykumun son demlerindeyken üzerimde hissettiğim bunaltıcı sıcaklık uyanmama sebep oldu. Gözlerimi araladığımda karanlık odayla karşılaşmıştım. Hala gece olduğunu anlamam için saate bakmama gerek yoktu çünkü perdelerin önünü kapattığı pencerenin ardı bile aydınlık değildi. İlaçlı bir sargı beziyle sarılı bacağım aniden sızlamaya başlayınca inledim ve bacağımı tutmak için hızla doğruldum ama üzerimde benimle birlikte hareket eden başka bir şey daha vardı. Göğsüme çarpan kafayla birlikte irkildim.
Gözlerim karanlığa alışınca onu karnımı saran küçük ellerinden tanımıştım. Bu Evelyn'di. Doğru ya, aldığım ilaçlar uykuyu üzerime bastırınca o da benimle uyumak istemişti. Şimdi baldırımdaki sızının sebebi belli olmuştu.
Ben doğrulunca karnıma doğru düşen başını tutup onu eski yerine doğru çekmeye yeltenmiştim ki ellerim başıyla temas edince neredeyse ter akıtmaya başladı. Kaşlarımı çatıp onu görebilmek için başımı önüme doğru eğdim. Diğer elimi de sırtına koyduğumda anlamıştım. Beni uykumdan eden bunaltıcı sıcaklık Evelyn'di. Tüm vücudu alev alev yanıyordu.
"Hey." Başını sonunda eski yerine getirebildiğimde yüzünü daha yakından görebildim. Gözleri kapalıydı ama alnı da sırtı gibi nemliydi. Onu uyandırmalı mıydım? Ona doğru eğilmiştim ama ne yapacağımı bilmiyordum. "Evelyn.. Yanıyorsun sen."
Vücudu üzerimde olduğundan daha net hissediyordum. Bu kesinlikle nornal bir sıcaklık değildi ve gittikçe daha da yoğunlaşıyor gibiydi. Nefesi bana doğru sımsıcak bir hava üflüyordu.
Telaşla diğer tarafa doğru döndüm ve yorganın altından görünen bronzlara doğru uzandım.
"Alex!" diye seslendim yorganı başının üzerinden çekerken. "Alex. Uyanman lazım!"
Onu bir kez daha dürtmeme gerek kalmadı. İç çekerek eliyle onları aralamak için gözlerini ovuşturdu ve dirseğinden destek alarak bize doğru döndü.
"Ağrın mı var?"
"Ben değil, Evelyn." dedim. Sırtındaki parmaklarım daha da ısındı. "Sanırım ateşi var."
Ben Evelyn'i üzerimden alıp yatağın ortasına doğru yatırmaya çalışırken Alex yataktan fırlayıp çoktan odanın ışığını açmıştı. Onu yüzündeki huzursuz ifade ve terden alnına yapışmış saçlarıyla daha canlı bir şekilde görünce benim yüzümde de onunkine benzer bir ifade oluştu. Yoksa benden hastalık mı kapmıştı?
Alex onun üzerine doğru eğilip elini alnına doğru koyduktan sonra sıkıntıyla inledi.
"Nesi var?" diye sordum endişeyle. Alex onu benim tarafımdan alıp kendisine doğru çekmişti. Üzerindeki kalın kazağı çıkarıyordu.
"Ateşi çıkmış. Gale doğru düzgün bir şey yemediğini söylemişti. Ben yokken kuralları çiğnemiş olmalı."
"Neden üstünü çıkarıyorsun? Hava buz gibi." Sadece üzerindeki atlet ve pembe külotuyla kaldığında ben bile üşümüştüm. Alex onun çoraplarını da çıkarırken titreyip bacaklarını kendine doğru çekti. "Alex! Üşüyecek."
Ellerim kendi üzerimdeki yorgana doğru gitmişti ki Alex tarafından durduruldum.
"Ateşinin düşmesi lazım. Üzerini örtme."
Onu benimle birlikte bırakıp banyoya girdiğinde az önce uyarılmış olmama rağmen üzerimdeki yorganı onun üzerine geçirip geçirmemek arasında gidip gelmeye başladım. Çünkü küçük bedeninin tir tir titremeye başladığını görüp onu izlemek hoşuma gitmiyordu. Üşüyen birinin üzerini örtmemiz gerekmez miydi? Neden onu soğukta donmaya bırakıyorduk ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küllerin Doğuşu
General FictionEtraftaki onca insana rağmen, yalnız. Duyduğu tüm çığlıklara rağmen, sessiz. Ettiği tüm yeminlere rağmen, günahkâr. Bulanıklığın tam içinde, kurtuluştan çok uzakta. Küllerin Doğuşu, iki umutsuz ruhun hikayesi.. Peki aşk, yetebilir miydi külleri yeni...