Medya: Alex&Lisa.
LİSA
Yarın?
Az önce ona yarın mı demiştim ben?
Gözlerimi kırpıştırıp ellerini kot ceketinin ceplerine sokmuş bir şekilde uzaklaşan Alex'e baktım.
Siktir.
Hızlıca kapıyı kapatıp kendimi içeriye attıktan sonra ellerimle cehennem gibi yanan yanaklarıma dokundum. Dolaptan buz gibi bir şişe soğuk suyu mideme indirdikten sonra elimin tersiyle ağzımı sildim. Gözlerim boşluğa kaymıştı.
Ben gerçekten de ona yeşil ışık çakmıştım.
Beni ilk randevuma götürmesine izin vermiş, karşımda oturuyorken onun hakkında çıplak hayaller kurmuş, hatta ve hatta beni öperken gözlerimi kapamıştım.
Bu da neydi böyle?
Ne bok yediği, ya da ne bok yediğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Neden geldiği an onu kapı dışarı edememiştim? Ayağını araya koyarak bana engel oluşundan mı yoksa gözlerimin içine bakarken tamamen eriyip gittiğimden mi? Belki de benimle birlikte beynim de erimişti. Bu yüzden Rachel gibi davranamamıştım.
Benim yerimde Rachel olsa ne yapardı?
Muhtemelen güçlü tekmelerinden birini tam on ikiye savurduktan sonra suratına tükürür, onu doğduğuna pişman ederdi.
Bense.. ona karşı Rachel olamamıştım. İşin kötüsü, ona karşı Lisa da olamamıştım. Kendimi garip hissediyordum. Değişik. Sanki ben, ben değilmişim gibi. Sanki farklı biriymişim gibi.
Bu işin içinden çıkamıyordum ama ondan hoşlanmıştım. Tamam, ondan baya baya hoşlanmıştım ama konu bu değildi ki!
Ben böyle yapmazdım.
Benim erkek arkadaşım ya da hafta sonlarını birlikte geçirdiğim bir randevum olmazdı. Tanrı aşkına, ben bir fahişeydim. Erkek arkadaşımın olması ne kadar mantıklı olabilirdi ki.. Ona ne derdim?
Üzgünüm sevgilim, bugün fazladan mesai yaptığım için bacaklarımın arası sik kokuyor.
Ya da biraz daha mı alttan alırdım?
Üzülme, göğüslerim hala pörsümedi.
Hayır, hiç sanmıyorum.
Eğer bir ilişkim olsa bile, asla yürümezdi. Bu yüzden hiçbir zaman başlamaya kalkmazdım. Nasıl biri olduğumu biliyordum. Hayatımı nasıl kazandığımı da. Bu, kesinlikle Alex'e göre değildi.
Beni ilgiyle izleyen gözleri ve gülüşü hafızamdaki yerini alınca iç çekmemek için kendimi zor tuttum.
Tanrım, Alex gerçekten tam bir ateş parçasıydı.
Ve beni alevler içinde bırakmıştı.
*
"Tekila?"
Kalabalık gruba doğru sorduğum sorunun duyulmaması şaşırtıcı değildi. Kendi nefes alış verişlerimi bile duyamazken onların beni duyması garip olurdu. Kulaklarım kulübün içindeki hareketli bir parçayla uğuldarken avuçlarımın üzerine yerleştirdiğim tepsileri düşürmemeye çalışarak onlara doğru ilerledim.
"Tekilalar sizin miydi?" Seslenişime uzun çığlıklarla karşılık verdiler. Elimdeki tepsileri önlerindeki tezgâha bıraktıktan sonra elimi ters çevirerek az önce elime dökülmüş birayı eteğimin önündeki beze sildim. Tezgâh 2'yle ilgilenen Embry'den bira dolu tepsiyi aldıktan sonra orta bölüme doğru ilerlemeye başlamıştım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küllerin Doğuşu
Ficción GeneralEtraftaki onca insana rağmen, yalnız. Duyduğu tüm çığlıklara rağmen, sessiz. Ettiği tüm yeminlere rağmen, günahkâr. Bulanıklığın tam içinde, kurtuluştan çok uzakta. Küllerin Doğuşu, iki umutsuz ruhun hikayesi.. Peki aşk, yetebilir miydi külleri yeni...