Küllerin Doğuşu | #16

645 34 3
                                    


Medya: Kırmızı Ok'tan Alex&Lisa.

ALEX

Telefonun diğer ucundan şaşkınlıkla söylenmiş tek bir kelime duydum.

"Siktir."

Bu, yarım ağız gülmeme neden olmuştu. Arkadaş ortamım gereği bir kızın ağzından küfür duymaya alışık değildim. Bu kız ise küfürden başka çok az kelime biliyor gibiydi. Diğer kızlara benzemiyor oluşu beni ona daha da çok çekmişti. Çünkü daha önce bir kızın kapısına dayanacağım aklımın ucundan bile geçmezdi.

Sonunda demir kapı aralandı. Bu yaptığımdan hiç de memnun olmamış gibi görünen bir çift soğuk yeşil gözle karşılaştım.

"Ne sikim arıyorsun burada? Buraya kafana estiği zaman gelip gidemezsin sen." Ettiği küfürü duymazlıktan geldim.

"Haber vermeden geldiğim için üzgünüm ama bana başka bir seçenek bırakmadın."

"Sana, gelmek istemediğimi, söyledim."

"Ben de seni biraz dürtüklemenin iyi olacağını düşündüm. Çünkü zorlanmadıkça hareket etmeyen birine benziyorsun." Onun hakkında yaptığım bu analizden hoşlanmadığını görebiliyordum. Gözlerindeki yeşil tonu bir kıvılcım misali parladı ve

"Benim hakkımda hiçbir şey bilmiyorsun." dedi. Sesini yükseltmemişti ama kelimelerinin ağırlığını hissedebiliyordum.

Haklıydı. Onun hakkında çok fazla şey bilmiyordum ama bu garip kız hakkındaki her şeyi öğrenmek istiyordum. İçimden bir ses onunla saatlerce konuşsam bile sıkılmayacağımı söylüyordu. Ben içindeki o sesi dinleyen adamlardandım.

"Beni rahat bırak."

Kapıyı yüzüme kapatmak üzereyken ayağımı kapının köşesine dayayarak onu durdurdum.

"Senin hakkında hiçbir şey bilmediğim doğru," dedim gözlerinin içine bakarken. "Ama öğrenmek istiyorum." Gözlerimi dağınık saçlarında dolaştırdım, ince kaşlarında.. "Seni yemeğe çıkartmama izin ver."

Bakışları değişti. Şimdi, gözlerinde bu söylediklerime inanamayan çocuksu bir ifade vardı. Bıkkın bir şekilde nefesini dışarıya verdikten sonra ellerini saçları arasından geçirdi. Çikolata kahvesi renkli saçları başının üzerinde dağılmıştı.

"Tanrım, çok ısrarcısın." Kapısının pervazına yaslanırken güldüm. Onu izliyordum.

"Sen de çok güzelsin."

Sözcükler dudaklarımdan dökülür dökülmez soluk tenli yanaklarına renk geldi. Bekle, kızarıyor muydu o?

"Bana beş dakika ver." dedikten sonra aceleyle kapıyı kapattı.

O içeri girdikten sonra istemsizce ufak bir kahkaha attım. Yanaklarının pembeleşmeye başlayan hali beni güldürmüştü. Şu birkaç gün içinde çok sık gülüyordum.

Ama, ne? Beş dakika mı? Hazırlanmak için sadece beş dakika mı istemişti?

Beşinci dakikanın üzerinden birkaç saniye geçmişti ki kapı tekrar açıldı. Az önceki haliyle şimdiki hali arasında sadece iki fark vardı. Dağınık saçlarını bir şekle sokmuş ve mavi kısa kollu tişörtünün altına koyu renk bir kot pantolon giymişti. Ne hırka, ne de bir ceket. İçine tüm alışveriş merkezini alabilecek kocaman bir çantası bile yoktu. Demir kapıyı kilitledikten sonra anahtarını arka cebine tıktı. Sonunda gözlerini bana çevirebilmişti. Şaşkın bakışlarıma 'ne' dercesine baktı.

Küllerin DoğuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin