*Bu bölümle birlikte geçmiş zamana geri dönüyoruz. 18.bölümün devamı niteliğinde olduğu için o bölümü tekrar okumanızı öneririm. Keyifli Okumalar. ^^
8 YIL ÖNCE.
LİSA
Kızarmış sucuk ve kaşar kokusu burun derinliklerimden içeri sızarak beni uykumdan uyandırdı. Kendi yatağımın üzerinde yüzüstü uzanmış bir şekildeyken başımı kaldırıp acıyan gözlerimi kısarak etrafa bakındım. Kızarmış sucuk ve kaşar mı? Onları geçen ay yaptığım alışverişten bu yana hiç görmemiştim ve mutfağım kendi kendine sucuk kızartamazdı. Önümü dönüp kıçımın üzerinde doğrulmaya çalışırken bu kokunun nereden çıktığını anlamaya çalışıyordum ki ayaklarımın dibindeki beyaz tişörtü gördüm.
Sikeyim.
Anılarım gözlerimin önünde çok çabuk canlanmıştı. İşte şimdi neden yatağın ortasında değil de sol tarafında uyandığımı anlamıştım. Ve neden çıplak olduğumu.
Dün geceki krizin etkisinden olsa gerek, sonunda cesaretimi toplayıp üzerine atlayabilmiştim. Günlerdir aklımda çevirip durduğum senaryo sandığımdan daha tatmin edici bir şekilde sahnelenmiş ve üzerime bir külot bile geçirmeme imkan vermeden başımı koyduğum yerde sızıp kalmamı sağlamıştı.
Mutfağımdan gelen tıkırtılar iyice deli bir hal almaya başlayınca kaşlarımı çatıp yataktan fırladım ve çekmecemden mavi bir külotla beyaz bir sporcu atleti buldum. Üç dört gün önce balkon kapısının dibine bıraktığım kirli siyah taytımı da altıma çekmeye çalışırken bir yandan da mutfağa doğru yürüyordum. Ben oraya ulaşmadan hemen önce buzdolabının kapısı açılıp tekrar kapanmıştı.
Sonunda onu mutfağımın içinde, altında sadece mavi kot pantolonu varken ocağın üzerindeki tavayı tahta bir kaşıkla karıştırırken gördüm. Dün gece dokunmayı bırakmadığım sert kemikleri o öne doğru eğildikçe daha çok belirginleşiyor, kan akışımı hızlandırıyordu. Küçük yuvarlak masamın üzeri nereden geldiğini bilmediğim kahvaltılıklarla donatılmıştı. Yüzde yüz organik portakal suyu şişesi bile vardı. Karşı karşıya bakan tabaklar, bardaklar ve çatallar.. Az sonra mutfağın orta yerine kusabilirdim.
"Bu da ne böyle?" Ses tonum her zamanki çirkefliğindeydi. Derinlerdeki korkuyu fark etmemiş olmasını umuyordum. Tavayı karıştırmayı bırakmadan başını çevirip bana doğru baktı.
"Seni uyandırdım mı?" Benim aksime onun bakışları yumuşak ve sıcaktı. Ocağın altını kapattıktan sonra tavayı alıp masaya doğru yaklaştı ve içindekileri tabaklar üzerinde ikiye böldü. "Tavanı ararken biraz gürültü çıkarmış olabilirim. Onu çöp kutusunun arkasında bulmayı beklemiyordum."
"Senin gitmen gerekiyordu." dedim hızlıca. Gözlerim hazırladığı masayla onun arasında gidip geliyordu. Yüzümde korkudan donmuş bir ifade olduğunu biliyordum ama elimde değildi. Böyle bir şey görmeyi beklemiyordum. Ben uyanmadan çok önce pılını pırtını toplayıp defolmuş olması gerekirdi. En azından benim beklediğim buydu. "Neden hala buradasın?"
"Anlaşılan sen kahvaltı etmeyi sevmiyorsun." Boş tavayı musluğun altına tuttuktan sonra ellerini kotunun yanlarına sildi ve karşımdaki sandalyeye otururarak çatalı eline aldı. "Ama ben kahvaltıya bayılırım. Ve bence bu yaptığımdan kesinlikle denemelisin."
İşte yine aynısını yapmıştı. Beni dinlemiyordu. Ne sabah uyandığımda böyle bir manzarayla karşılaşmaya, ne de siklenmemeye alışıktım. Eh, aslında siklenmemeye alışık sayılırdım ama bir erkek tarafından değil.
Kaşlarım onu tabağındaki etrafı kaşarla sarılmış büyük boy sucuğu ortadan kesip ağzına atışını izlerken sertçe çatıldı. Sandalyemde yarı çıplak ve oldukça seksi bir şekilde oturuyor olabilirdi ama o benim sandalyemdi. Burası da benim mutfağım. Ve ben de Lisa'ydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küllerin Doğuşu
Fiksi UmumEtraftaki onca insana rağmen, yalnız. Duyduğu tüm çığlıklara rağmen, sessiz. Ettiği tüm yeminlere rağmen, günahkâr. Bulanıklığın tam içinde, kurtuluştan çok uzakta. Küllerin Doğuşu, iki umutsuz ruhun hikayesi.. Peki aşk, yetebilir miydi külleri yeni...