Küllerin Doğuşu | #2

1K 57 8
                                    

Medya: Alex. 

ALEX

Ah, Evelyn.

Onu içeriye almam iyi olur muydu emin değildim. Aslında, Lisa bu haldeyken onu kesinlikle içeri almamam gerektiğini çok iyi biliyordum. Ama ela gözleri beni ikinci kez düşünmeye itiyordu. Masum ve tertemiz bakışlarına hiçbir zaman dayanamazdım. Bana yıllar önce tanıdığım bir kızı hatırlatıyordu.

Fakat tüm bunlara rağmen onun bu istediğini geri çevirmek zorundaydım. Lisa'nın bu halini görmesini istemiyordum. 

Yavaşça iç çekip "Şimdi olmaz bebeğim, beni dışarıda bekle olur mu?" dedim sesimi normal tutmaya çalışarak. Her zamanki gibi lafımı ikiletmemişti. Başını tamam anlamında salladıktan sonra kapıyı da kendisiyle birlikte çekerek dışarı çıktı. Çıkmadan önce üzgün bakışları Lisa'nın üzerinde oyalanmıştı.

Onu son görüşünün üzerinden koskoca üç gün geçmiş olması onu özlemesi için yeterliydi. 

isa'ya ihtiyacı olduğunu biliyordum. Her zaman yanında olup diğer tüm eksiklerini kapatmayı iyi beceriyor olabilirdim ama annesinin yerini asla dolduramazdım. Annesiyle ara sıra görüşüyor olsalar bile. O her şeyden önce ilgiye ihtiyacı olan küçük bir kız çocuğuydu ve bu kız çocuğu annesinin diğer annelere hiç mi hiç benzemediğini görebilecek kadar akıllıydı. Eksik hissediyordu.

şte Lisa'nın alkışlanmaya değer eserinden bir tane daha, diye düşündüm. Gidip onunla konuşmalı ve tekrar uyumasını sağlamalıydım. Bu benim için zor olmayacaktı. Nasılsa Lisa sayesinde bakıcılığa iyice alışmıştım.

Kollarım arasında hafifçe titremeye devam eden bedenini onu uyandırmamaya özen göstererek yatağa bıraktım. Evelyn'in geldiğini bile görmeden uyuyakalmış olmalıydı. Belki de görmüştü. Her iki şekilde de tepkisi aynı olacağı için pek bir şey fark etmiyordu.

"Sen bu saatte neden ayaktasın bakalım?" diye sordum onu beklediği duvarın önünden alıp kucağıma çekerken. Bir eliyle omzuma sıkıca tutunmuştu. Konuşmadan önce yüzünün önüne düşen açık kumrallarını kulağının arkasına sıkıştırdı.

"Bir kâbus gördüm."

"Ne yani?" Onu kucağımdan indirmeden koridorun sonundaki odasına doğru yürümeye başladım. "Birkaç canavarın hakkından gelemedin mi?"

"Canavar yoktu." diye mırıldandı. "Annem. Annemi gördüm." Ayaklarımın yere çakılıp kalmaması için fazla çaba göstermem gerekmişti. "Bizi terk ediyordu."

Siktir.

"Evy.." Odasına girdiğimizde yatağının üzerine oturup onu göğsüme doğru çektim. Elim yumuşacık saçlarını yavaşça okşamaya başladı. "Sadece bir kâbustu."

"Çok korktum baba." Yeşillerin çoğunlukta olduğu ela gözlerini gözlerime dikti. Gözleri dolu dolu olmuştu. "Gitmesini istemiyorum." Sonlara doğru sesi titreyince ona sıkıca sarıldım.

"Şşş.." Başını göğsüme bastırmıştım. "Korkmana gerek yok, Evy. Annen bir yere gitmeyecek."

"Ama buradan gitmek istediğini söylüyordu. Buraya ait olmadığını söylüyordu." Geri çekilip çelimsiz kollarını boynuma doladı ve bana yalvarırcasına baktı. "Lütfen baba. Gitmesine izin verme. Ben onu çok seviyorum. Lütfen beni bırakmasına izin verme." Ardından boynumdaki kollarını sıkılaştırarak bana tekrar sarıldı.

Lisa'ya olan öfkem giderek artıyordu. Küçük bir kız çocuğunu, kendi kızını bu kadar çok üzdüğünü görüp de hiçbir şey yapmıyor oluşuna ne desem bilemiyordum. Benim canımın yanıyor oluşu umurunda değildi. Tamam. Bunu bir şekilde kaldırabilirdim. Ama gelip onu öpmesi için her şeyi yapmaya göze almış olan kızını dahi umursamaması? Hayır. İşte bunu kaldıramazdım.

Küllerin DoğuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin