BÖLÜM 48

2.9K 104 39
                                    


SELAMÜNALEYKÜM.......

FİNALE SON BİR BÖLÜM KALDI VE BEN DE EN AZ SİZİN KADAR HAZIR DEĞİLİM ÖMER ve KAMER'DEN AYRILMAYA.......

Ömer büyük bir çekingenlikle ilk satırları okumaya başladığında yere oturmuştu çoktan. Aklı idrak edemiyordu hiçbir şekilde, gözlerini ovuşturdu bir kez nereden çıkmıştı bu zarf, kim koymuştu buraya. Yavaş yavaş okumaya başladığında ilk cümle ile yıkılmıştı...

Söyleyemediğime,

Bu satırları yazmak benim için ne kadar zor oldu bilemezsin. Senin çatık kaşların şimdi bana değil de bu satırlara baktığı için biraz daha rahatım. Neden yazdığımı senin kadar bende anlamıyorum, belki de yırtıp atarım bu mektubu. Hem bu devirde mektup mu kaldı değil mi? Yine başladım işte kaçmaya, söylememek yazmamak için saçmalamaya. Kendime saklasam bile, yırtıp atsam bile yazmak istiyorum artık yoksa bu düşünceler beynimi kemirip beni tutsak edecek. Eğer ki sana verme cesaretini gösterdiysem de sonuna kadar oku, sözümü kestiğin gibi şimdi de bu yazılanlardan gözünü çevirme. Senden sadece birazcık sabır istiyorum...

Bu büyülü eve geldiğim ilk andan başlayalım. Züleyha teyzeyi ilk önce boğulmuş proje haftamızda Zeynep'in ısrarlarıyla çıktığımız sahil yolunda görmüştüm. Çok temiz bir gülümsemeyle bana bakıyordu. O gün onunla orada konuşamamıştım çok fazla, senin düşündüğünün aksine tevafuktu bizim karşılaşmamız. Ben anneni tavlamaya çalışan zengin koca avcısı değilim yani. Daha sonrasında ise kadıncağız fenalaşınca Zeynep de sizin evinizden birini çağırmayı teklif etti ama annen yürümeyi ve bizimde ona eşlik etmemizi istedi. "Neden kabul ettin?" diye soracaksın biliyorum ama Zeynep'in ısrarlarına dayanamamıştım. Belki de hayır deseydim bu yaşadıklarımı yaşamayacaktım. İlk hayır'ımı orada kullanmadığım için sonraki tüm hayırlar kimse tarafından duyulmadı belki de. Sonra o ihtişamlı yalının kapısında durduğumuzda çok şaşırmıştım, çok tevazulu bir annen vardı doğrusu başkası olsa oraya uçak indirirdi de yine yürümezdi ☺. O büyük kapı açıldığında yardımcılarınızın telaşla koşuşturduğunu gördüm, gözlerinde merak ve endişe vardı. Birden anneni tutan Zeynep kadıncağızı bana bırakınca o kalabalıktan annenin kolunu ben tutmuştum, sonra da sen gelmiştin zaten. Üçümüz o kapıdan içeriye ilk adımımızı attığımızda içimde çok değişik bir enerji oluşmuştu. Sanki hayatımda bir şeyin kopuşu, yeni bir şeyin başlangıcı gibi bir his ama korkmuştum. Bu his beni ürpertmişti. Anneni oturtur oturtmaz o gür sesin duyulmuştu, ortalığı inletmiştin. Beni suçlamıştın o anda da her zaman olduğu gibi. Aslında anlamalıydım senin beni sevme..... Neyse. Zeynep de o an nereye kaybolduysa beni senin öfkenle baş başa bırakmıştı, anneni ben hasta etmişim gibi bağırıp çağırıyordun. Bu tepkiyi beklemiyormuşum ki çok öfkelenmiştim, o an orada beni kimse tutamazdı ama bir güç hep ayaklarıma ket vurdu sanki. Zeynep göründü uzaktan, sonra annen girdi aramıza bıraksalar dalaşacaktık az daha. Kara gözlerini gözlerime dikmiş bakarken ben ilk kez bir erkeğin gözlerine bu denli bakmıştım öfkeden zannetmiştim ama sonra anladım. Sonra tabi bitmedi o akşam, olmaz dediğim ne varsa oluyordu sanki. Annenin ısrarları, benim ailemi aramasıyla yemeğe sizde kalmıştık. Ailemde ilk kez izin vermişti akşam başkasının evinde olmama şimdi anlıyorum aslında kader bizim için ağını atmıştı da biz çırpınan balıklar gibiymişiz. Karşıma oturduğunda boş olan sandalyeye bakmıştım "neden orada oturmuyor ki bu" diye de sinirlenmiştim sana, gözlerini benden ayırmadığını gün boyu hissetmiştim. Neden öldürecek gibi baktıysan, hem kime çektin sen? o gün baban, abin, kardeşin ne kadar da iyi davranmışlardı bana senin aksine. Kaderimi değiştiren en büyük ana gelmiştik sonra, senin bizi eve bırakmana. Bir türlü engelleyemiyordum yaşananları, benim dışımda çok büyük bir güç işliyordu bunları. Zeynep'i bırakıp da sonra oyuna geldiğimi hele hiç unutamıyorum, o farkındalığı yüksek kıza ne olmuştu bende anlamadım. Beni evime bırakmak için babana tamam demişsin ama bende sana beni bırak diye yalvarmamıştım, sonra yine atışmaya başladığımızda sen ani bir fren yapmıştın. Ben ön koltuğu tutarken sen ne ara arkaya döndün de ellerimiz birleşti. Sıcak ellerim senin o buz gibi ellerine değince yandı sanki. Hani sıcak demliği soğuk tezgaha koyarsın da bir ses çıkar ya öyleydi işte. Kara gözlerin gece gibiydi, karanlık denize çekildiğimi hissettim o anda. Sen de sanki donmuştun bana öyle bakıyordun ki elimi zorla çekmem ise zaman almıştı, başka zaman olsa bu kız orada seni iyice bir paylardı ama kedi gibi pusmuştum. Eve kadar sessizce gitmiştik işte sonra aklımca sana değil de ailene teşekkür ettiğimi ifade edercesine konuşmuştum, anlamadığına emindim o son bakışından. İşte bizim dışımızda bir göz daha varmış o gün sokakta, Güneş kuzenim. Hayatımı kaosa çeviren kişinin kanımdan olması da benim sınavımdı diye düşünüyorum şimdi. O sabah hayatımın dönüm noktası oldu, evde yaşadıklarımı bilsen bana inanmazsın. Senin araban beni namussuzlukla suçladı, dereceyle girdiğim okulu bile ne ithamlarla okuduğumu söylediler, neler söylediler neler. Babaanne demeye utandığım kadın bile geldi memleketten sırf benim adımı sözde temizlemek için bir adam bulmuşlardı ilk önce o bir şekilde savrulmuştu hayatımdan ama bende savrulmuştum. Babamdan ilk kez bir tokat yemiştim hem de en suçsuz anımda. Annem desen daha kendini savunamıyordu ki beni savunsun sana nasıl anlatsam da anlayamazsın o dehşetli anları. Seninle karşılaşmaya başlamıştık kafede yaşadıklarımın üzerine, birde yüzüne okkalı bir tokat indirmiştim. Hırsımı senden almıştım almasına da sen de beni o kadar insanın içinde nasıl sürüklemiştin, sonrasında da eğildikçe eğilmiştin suratıma. Nefesini hissederken bağırıyordun yüzüme bak yüzüme bak diye de ben ilk kez bir erkekle bu kadar yakındım. Hırsımı unutmuş sana olan yakınlığımı düşünmüştüm şimdi düşünüyorum o gün hırs, nefret diye adlandırmıştım ama değilmiş. Bu kısacık anlarda neler yaşadık seninle neler, ne çok şey paylaştık. Musa belası geldi hayatımın tam ortasına karabasan gibi, kuzenimle kırıştırırken birde benimle evlenmenin hayalini kuran bir hayduttu. Yoğun karmaşanın içinde Hamza'ların düğünü olmuştu, bende nefes almak için gelmiştim ama seninle ilk dansımızı yapacağımız günün o gün olacağını aklımın ucuna getirmemiştim. Zehra bir oyunla beni karanlığa çektiğinde saf saf bana söylediği bahaneyle beklerken ışıklar senin üzerinde yandı. Allah'ım dedim, nefesim kesildi bir el beni geri kaçacakken durdurmuştu. Sonra sen o heybetli cüssenle ıslıkların arasında yanıma geldin, kollarını öyle bir açmıştın ki beni sarıp sarmalayacağını hissetmiştim. Seninle dans etmek nasıl bir cesaretse yapmıştım hiçbir şeyi düşünmeden akışa bırakmıştım kendimi. İtiraf ediyorum huzurluydu da sanki...

HAYATIMIN ANLAŞMASI (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin