İçerideki kişinin yüzü kapkaranlıktı.
- Ya pardon ben birine bakıp çıkacaktım, dedi. Başka yalan kalmadı sanki. Camdan aşağıya atladı. Lan p*ç ben seni yakalayamam sanki. Bende arkasından atladım. Derler ya o atlasa sende mi atlayacaksın diye. Eğer elimdeki koz bu adam ise evet!
- Lan p*ç sen kaç kaç sanki ben seni kovalayamam. Adam çıkmaz sokağa saptı. Ha tam elime düştü diyecem bu binaya tırmanıyor. Şimdi ananı laciverte boyadım. Ben senin ipini çekmiyor muyum görürüz.
Tetiği çektim. Tam isabet! Bacağından vurdum. Hem de sağı. Vah anam tırmanamıyor. Tam da önüme düştü. Sürünerek benden kaçmaya çalışıyor yazık! Yüzünü açtığımda lan bu kim? Ben bunu ne tanıyorum ne de bir yerde gördüm.
- Merhaba üvey ablacım, dedi.
- Lan ben senin nerden ablan oluyorum. Tabi yakalandın palavra ile kurtulmaya çalışıyorsun de mi? Yemezler tatlım yemezler.
Bak şuana kadar ailemden kimsenin olmadığına adım kadar emindim. Ta ki babam annemi aldatıp yeni bir çocuk yapana kadar. Seni kazıklardan kazıklara oturtacağım seni ihanetin çocuğu. Adi herif bekle sen bekle sana da gelecek sıra elbet! O zaman göreceğim seni.
- Ne işin var lan benim araştırdığım evde? Hem belki kurtulmaya çalışıyorsun bu olaydan. Nasıl bilicem senin benim üvey kardesim olduğunu acaba p*şt efendi!
- O zaman beni hapise at. O sırada dna testi yaptır. Anlarsın kardeş olup olmadığımızı.
- Ah seni zeka küpü! Ben zaten polisleri aradım. Az sonra burada olurlar. Sende o sıra tıpış tıpış hapise gireceksin. Canım isterse yaptırırım. Polisler gidip onun deyimiyle" üvey kardeş" alırlar. O gereksiz biri zaten. Pek işim olacağını sanmıyorum.
Bu p*ç yüzünden hem evi tam inceleyemedim hem de geç oldu. Eve geldiğimde şu ses kaydına baktım. Ses kaydı hasarlıydı fakat genede duyulabiliyordu. Ses kaydında ise Osman Kavaklı'nın sesi vardı. Seste ise şunu söylüyordu;
"Eğer ben yakın zamanda ölürsem bilin ki bunu bana Güney Sağlam'ın oğlu yapmıştı. Şimdi size bu adamla niye düşman olduğumu anlatıyım.
Bu adamla benim babam eskiden çok yakın arkadaştı. Ta ki babamın ölümüne kadar o sıra adam, benim babam iyiye gittiği halde onun öldürülmesi için serumuna zehir katmış. Onun ardından babamla beraber kurduğu şirketin başına o geçti. Herkes onu tebrik ederken ben ise ona kin, nefret duyuyordum. Çünkü onu babamın serumuna zehir katarken görmüştüm.
Küçük olduğum için de kimse bana inanmadı. Babam öldükten sonra kimsemiz yoktu. Bu katil adam bize göz kulak oldu fakat beni birkaç kere öldürmeye çalıştı. Mesela bunlardan biri yemeğime zehir koyması oldu. Nefretimi daha ileriye götüren ise bu adam öldükten sonra çocuğu da aynı şeyi yapmaya çalıştı fakat ben onu yakaladım ve bu huyunu baya bir kestim. Ta ki bugüne kadar.
Beni ilk odama ziyaret etmeye geldi. Biz biraz konuştuk tabi. Sonra telefondan fotoğraf çektik. Sonra bana "bu son selfiemiz" dedi. İlk başta ben anlamamıştım fakat olaylar gelişmeye başladıkça anlamaya başladım. İlk önce bu akşam yemeği sahilde yiyelim mi? diye sordu. İlk önce ben istemesemde sonrasında beni ikna edip dışarı çıktık. Paltomu giyerken arkadan bir cisim çarptı. Meğerse o imiş. O olmasaydı ben şuan kanlı canlı yaşıyor olacaktım. Şuan kapatmam lazım. Lütfen beni unutmayın!"
Bunu duyunca şok oldum. Ama adam her türlü kadınla birlikte olmuş, bir tek erkekle baş edememiş olması biraz gülünçtü.
Sonra usb belleğe baktım. İçinde ne ararsan var. İş dosyaları, birlikte olduğu kadınların özel fotoğrafları, son olarak ise bir dosya vardı. Adı ise Güney Sağlam. Bunlar hangi b*ka burunlarını soktular acaba? Dosyayı açtığımda düşman olduğu adamın evinde kameralar olduğunu gördüm ve biri bana oradan el sallıyordu. Sonra el sallayan kişi bir anda kayboldu ve arkamda bir el hissettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Gül
Mistério / SuspenseKeşke o saçlarında parmaklarımı gezdirebilseydim; O al al olan yanaklarına dokunabilseydim; O dudaklarına dudaklarımı değdirebilseydim; Sen de benim bu kadar zampara olduğumu bilseydin; Beni acaba gene de sever miydin?