Bana dokunan el, Buğra'nın eliydi. Bu doymadı tehditlere herhal. Onu gördüğümde, ona tokat attım.
- Dur! Şimdi burası da kıskanır, dedim. Bide öbür tarafına tokat attım.
- Ne vuruyorsun be!
- Senin cinayet mahallinde ne işin var? Buraya girmen yasak. Hem burada inceleme var.
- Tamam be güzellik, dedi. Senin o dilini koparıcam az kaldı!
- Bak şuradaki bıçağı alır. Senin böğürüne sokarım. Burada kimse de yok, geberir gidersin.
- Sende öyle bir yürek yok ki.
- Yok öyle mi?
- Yok tabiki de, dedi. Muzipçe.
- Bu kadar gebermek istiyorsan bıçağa ne hacet, silahta senin işini görür, dedim. Bunu düşünemedi herhal. Çıkardım ve ona doğrulttum.
- Sen mi sayarsın yoksa ben mi? En iyisi ben sayayım. 1... 2..., dedim. Ben 3 demeden O topuklamaya başladı. Bu kadar korkacaksan niye benimle kafa tutuyorsun acaba?
Cinayet mahalline döndüm ve daha yeni gördüğüm bıçağı bir bez ile aldım. Bıçağı poşete koyup etrafı incelemeye devam ettim. Etrafı incelerken bir ayak sesi duydum, sanki benimle onun arasında bir nefes yakınlığı vardı. Ayak sesleri arttıkça silahımı belimden çıkarmaya başladım. Sonra bir çalılıktan ses geldi, ama oraya bakmadım. Katil eğer buralarda ise bakışları farklı yere çekmeye çalışıyordur, ya da zaman kazanmaya çalışıyordur.
Sonra ona yaklaştığımı anlamış ki oradan çıkıp koşmaya başladı. Lan m*l! Yerini niye belli ediyorsun?! Belki başka birşey diye geri dönecektim. Peşinden koşmaya başladım. Uyarı ateşi yaptım ama genede durmadı. Benden günah gitti o zaman. Bu sefer nişanı havaya değil ona aldım. Gayet hızlı koşuyor ama mermiden de kaçamaz herhalde.
Bir kere silahı ona doğru ateşledim. Patikadan aşağıya doğru yuvarlanmaya başladı. Bu sefer en aşağı patikaya indiğinden dolayı ona kaçma fırsatı vermiştim. Fakat benden öyle kolay kurtulamaz.
Yoluma devam ettim ve uzunca aşağıya doğru giden merdivene rastladım. Eğer ondan daha hızlı olursam ondan önce onun yolunu kesebilirdim. Hızlı hızlı merdivenleri inmeye başladım ama bu katil kılıklı herif, önceden merdivenin bazı yerlerini kesmiş ve yolu kapattığını zannetmiş. Ama ben bunu yedim mi? Tabi ki yemedim. Oradan karşıdaki merdivene atladım. Zorda olsa tutunmayı başardım.
Az da olsa kendi ayağına sıktı m*l.İlerlemeye devam ettim. Ve son adımı attıktan sonra etrafıma bakındım. O beni çoktan geçmiş ama daha birkaç saniye önce biraz ilerledikten sonra onu gördüm. Meğer saklanmaya çalışmış garibim. Gene peşine düştüm. Bu ne ya! Bu katil amma da korkakmış. Yahu madem korkuyorsun o zaman niye cinayet işliyorsun? Kaçan kovalanır mantığında hala. Bu zihniyetle giderse ben bunu keklik gibi avlarım ve avlayacağım. Eğer benim istediğim yoldan giderse kekliğin hası olacak hası.
Benim istediğim yoldan gitti. Şimdi naneyi yemedin mi sen! Eğer angut anlamazsa onu büyük bir tuzak bekliyor. Ve işte o an geldi. Düzeneği tam 12 den çalıştırdı. İnsanlar hayvanları avlar. Ben de hayvan avlıyorum. Bir düzenek onu ilk havaya kaldırdı hem de kafasından. Sonra onu ters çevirdi ve yere attı. Bu da kaçayım derken ikinciye çalıştırdı. İkincisi ise onu ayağından kaldırdı ve öyle bıraktı.
- Ne oldu panter yakalandın mı?
- Sen mi kurdun bu düzeneği, dedi hem de hırlayarak. Zaten ne beklenirdi ki?
- Yok canım biri herhalde ayı avlıyordu, onun kurbanı da sen oldun. Ama ben sana çok güzel bir lakap buldum. Keklik naber? dedim gülerek.
- Emin ol suç tarihine altın harflerle geçeceksin, hem de keklik diye. Bence senin için çok büyük utanç kaynağı değil mi ş*r*fsiz! Bak bunu cidden içten, hem de çok içten söyledim. Sana iyi asılmalar.
Polisler geldi ve adamı oradan indirmeye çalıştılar ama ne yapsalarda indiremediler. Adamın yüzünde büyük bir endişe vardı. Ve sadece ağzından şu söz çıktı.
- Ben sadece maşayım ve o kişiyi ben öldürmedim. Ama öldüren kişi sizden her zaman bir nefes önünüzde olacak, dedi. Hadi be oradan diyecekken...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Gül
Mystery / ThrillerKeşke o saçlarında parmaklarımı gezdirebilseydim; O al al olan yanaklarına dokunabilseydim; O dudaklarına dudaklarımı değdirebilseydim; Sen de benim bu kadar zampara olduğumu bilseydin; Beni acaba gene de sever miydin?