BUĞRA'NIN ANLATIMIYLA
Uyandığımda hastane odasındaydım. Ben kaç saattir uyuyorum? Gece beni bir türlü bırakamadı. Çok seviyor beni kendisi. Hatta bana bayılıyor. Bana bayıldığı için de gitmeden önce beni kırmızı güllerle donattı.
Yoğun bakımdaydım. Lan! Ben koma da mıydım? Oha be! Gece beni ne kadar tuttu o rüya da? Daha da tutsaymış her halde bir 10 yıl sonra uyanacak mışım. Sonra doktor geldi. Boğazımdaki boruyu çıkartıp beni normal odaya aldılar. Boynum mübarek ağrıdan başıma vurdu. Ya da az sonra gelecek olan güzellikten de olabilir. Acaba ben bu güzelliği neden daha önce görmedim? Kör mü oldum ben? Nasıl göremem ben böyle güzelliği?
Avukat Hanım gelmeden önce aynaya bakma gafletin de bulundum. Boynumda koca bir çizik. Üstelik dikişli. Sanki rüyam da olanlar ben uyurken hepsi yüzüme işlemişti. Bana saldırdığında bıçak boynuma isabet etmişti. Bıçaklarken kırmızı gülle beraber boynuma bıçağı sokmuştu ve o bıçak tanıdıktı. Gece de öyle bir bıçak yoktu fakat Kiraz'ın kabanının içinde tıpatıp aynısı olan hançer görmüştüm. Peki bu benim rüyama nasıl girmişti? Üstelik bir de Gece'nin elinde?
Ben bunları düşünürken Kiraz'ım geldi. Kırmızı dudaklı, al al olan yanakları, gözleri ateş gibi parlayan, saçları ipek gibi, krem şapkasıyla yanıma doğru geliyordu. Keşke o saçlarında parmaklarımı gezdirebilseydim? O al al olan yanaklarına dokunabilseydim? O dudaklarına dudaklarımı değdirebilseydim? Sen de benim bu kadar zampara olduğumu bilseydin? Beni acaba gene de sever miydin?
O sıra Kiraz çoktan yanıma oturmuş, bana bakıyordu. Kaşları yukarı doğru yükselmiş, gözlerindeki harlayan ateşi görüyordum. O ateşin sebebi olduğum için mutluyum. En azından bana karşı bir duygu hissediyordu. Bu da birşey.
- Ohohohoho!
- Hıh!? Efendim Avukat Hanım? Ne istemiştiniz benden?
- Sizi sorgulamaya geldim Buğra Bey. Kafanız bence şuan normaldir. Sİzce?
- Pardon ama burada beni sorgulamanız etik değil, hatırlatayım. Siz benden daha bilgilisinizdir fakat gene de söyleyeyim.
- Biliyorum Buğra Bey. Ama şunu da ben hatırlatayım. Karakolda bu küstahlığı yapamayacaksınız. Bence o yüzden siz konuşmanıza hazırlanmaya başlayın. Çünkü bu maç sert geçecek. Hatta sen çantanı bile hazırla. Seni o hapishaneye gömeceğim.
- O kadar emin olmayın bence Avukat Hanım. Göreceğiz karakol da beyy mi yalan el mi yalan?
- Göreceğiz, göreceğiz. Karakol da seni polislerle beraber uğurlayacağım.
- Hıhı, kesin kesin.
- Bitti mi Buğra Bey?
- Bitti Avukat Hanım.
- İyi günler o zaman.
O güzelliğini de alıp odadan çıkıp gitti. Keşke biraz daha kalsaydı, gözüm şenleniyordu. Biraz daha şenleyseydi, ne olurdu sanki? İlla sevdiğin adamı öldürdüm diye benden nefret etmen mi gerekiyordu? Senin o ş*r*fs*z sevgilin de benimle çalışmasaydı, sağ kolum olmasaydı. Doğrusu o olmasaydı ben seninle tanışamazdım da ama gene de onun suçu.
2 GÜN SONRA
Doktor beni taburcu etmek için odama geldi. Son kontrollerimi de yapıp beni taburcu etti. Şimdi sizi böyle presödürlerle yormayacağım. Sıkıcı hepsi. Asıl eğlenceli kısma gelelim. Avukatçığım geldi. En beğendiğim, en sevdiğim, en sinir etmeye bayıldığım avukatım geliyor. Bu sefer de ayrı bir güzel olmuş. Zaten hep güzeldi de her gün ayrı ayrı güzel olmak zor değil mi güzellik? Sen bana sadece beni sevdiğini söylesen çuval bile giysen seni güzel göreceğim. Zaten onu şuan bile giysen sana mükemmel diyecek tek insanım.
Odadan çıkarken polisler eşliğinde ve tabiki de Kiraz Hanım ile çıktım. Keşke beraber el ele çıksaydık ama nerdee?! Kelepçeyi de taktılar. Niye taktılar anlamadım ama bir kanıtta yok ellerinde. Zorluk çıkarmayalım hanımefendiye. Üstelik zorluk çıkarırsam suçu kabul etmiş falan olur. Ben hiçç almayayım. Arabaya da bindirdiler.
2 SAAT SONRA
Hele şükür getirebildiler beni bir karakola! Biraz daha getiremezselerdi artık surada fosil olarak kalıplaşmış bir şekilde o jandarma arabasında duracaktım. Artık beni oradan herhangi bir kesici bir aletle kazırlardı. Ayaklarım uyuşmuş be! O kadar saat oturunca tabii, olur öyle şeyler. Fakat bu yanımdaki adamlar nasıl böyle bir duruma düşmüyorlar? Bir türlü anlamıyorum. Onu bunu bırakın da Kiraz , kiraz mevsimi gibi. Ama o kiraz mevsimi daha yaşamadım ama yaşayacağım inşallah. Tabii beni bu dört duvarla çevrili, havasız alana sokmazsa.
Eveet! Geldim işte o ana. Sorgu zamanı. Odaya koydular beni. Biblo gibi beni bir saat beklettiler. Sanki bütün emniyet bilgisayarlarını hacklemişim de önemli biri gibi de bekletiyorlar. Üstelik benim avukatım nerede? Avukat hakkıda sunmuyorlar. Burası nasıl bir emniyet merkezi acaba? Sonra megafondan birinin sesi gelmeye başladı. Tanıdık birinin sesi fakat Kiraz'ın değil. Tabii onun olsa ilk saliseden anlardım. O kadar da kütük değilim. Romantiğim fakat bakan yok. Ulan bütün kızlar peşimden koşuyor fakat bu iki soykan soyadlı kızlar bana dönüp bile bakmıyorlar.
Tam sorgu başlayacakken Kiraz ile birlikte biri daha geldi. Lan! Bu ölmedi mi hala?! Dokuz canlı be bu...DEVAM EDECEK.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Gül
Mystery / ThrillerKeşke o saçlarında parmaklarımı gezdirebilseydim; O al al olan yanaklarına dokunabilseydim; O dudaklarına dudaklarımı değdirebilseydim; Sen de benim bu kadar zampara olduğumu bilseydin; Beni acaba gene de sever miydin?