Ofisine doğru ilerlemeye devam eden Engin,kendini yine çok üzgün ve yorgun hissediyordu.Zira genç kadının yemek sırasında sorduğu basit soru,ona çok sevdiği annesi Necla Hanım'ı,geçmişte kalan güzel günleri hatırlatmıştı.Belki de annesini uzun süreli bir hastalık sonrası kaybetmiş olsa bu denli üzülmez,hatta çektiği acılardan kurtulduğunu düşünüp kendini rahatlatabilirdi.Ama ailesi için rüya gibi başlayan bir seyahatin tam bir faciaya dönüşmesini,yalnızca birkaç saniyede her iki ebeveynini de kaybetmiş olmayı bir türlü içine sindiremiyordu.
Kazanın üstünden 2 yıl geçmiş olması da durumu pek değiştirmemişti.Hayat normal seyrinde devam ediyor gibi görünse de bazen yaşanan basit bir olay ya da az önce olduğu gibi basit bir soru o acı dolu günleri herkese yeniden hatırlatıveriyordu maalesef.
"Serin,sorusunun sana bu kadar acı vereceğini nereden bilsin?Toparlan artık!Aydan da ortalık da görünmüyor.Kesin Ilgaz çağırmıştır."
diye mırıldanarak ofisinin kapısını açıp içeri girdi.Karşılaştığı manzara bir anda tüm sıkıntısına rağmen,onu gülümsetmişti.Neşeyle masasına adımladı,gülümsemesi büyüyerek konuştu.
"Kolay gelsin Uğurböceğim!Bu ne güzel sürpriz.Resim mi yapıyorsun?"
Ece,kulağına dolan muzip sesle başını ödevinden kaldırmış,dayısını görünce şöyle karşılık vermişti.
"Evet dayıcığım,resim dersin bittiğinde annemle buraya geldim.Birlikte yemek yedik.Biliyorsun,evde siz olmayınca canım çok sıkılıyor."
"Sonra sen benim odama gelip resim ödevini yapmaya başladın,annen de işine döndü."
diyerek araya girdi Engin.
"Hı hı,aynen öyle.Annem,Aydan Abla'yla bir şey konuşmak istiyormuş ama ben duymasam daha iyi olurmuş.Bazen siz büyükleri hiç anlamıyorum,benim duymamam gereken ne konuşabilir ki annem Aydan Abla'yla?"
derken,sesi tıpkı dayısınınki gibi çok muzipti küçük kızın.
Genç adamın ablasının asistanıyla yalnız ne konuşmak istediğine dair bir fikri vardı.Mesela onun Serin'le daha çok vakit geçirebilmesi için programında bazı küçük değişiklikler yapmasını istemiş olabilirdi.Tabii bunu Ece'ye en azından şimdilik söylemeyi düşünmüyordu.Bu nedenle
"İnan ben de bilmiyorum tatlım.Bazen biz büyükler böyle garip şeyler yapabiliyoruz.Hem boşver sen şimdi bunu."
diyerek göz kırptı.Ardından bakışlarını Ece'nin yaptığı resme çevirdi.
Masmavi bir denizde yol alan,siyah bir yelkenli çizmişti yeğeni.Yeni yeni batmaya başlayan güneş,birkaç kuşun özgürce kanat çırptığı gökyüzünü kırmızının farklı tonlarına boyarken,arkada yükselen bir dağ sırası göze çarpıyordu.
"Yaşına göre oldukça başarılı bir resim.Bakalım ileride bir yüzücü mü,yoksa bir ressam mı olacak?"
diye geçirdi içinden.Birkaç saniye sonra da düşündüğünü söze döktü.
"Harika olmuş canım,çok beğendim.Belki de ileride ünlü bir ressam olursun,kim bilir?"
Kızın dediklerine verdiği ilk tepki,yerinden kalkıp ona sarılmak ve yanaklarından öpmek olmuştu.Ardından şirin bir ifadeyle
"Bilmem ki dayıcığım?Henüz tam karar vermiş sayılmam.Ama olabilir yani."
deyince,Engin daha fazla dayanamayıp kahkahalarla gülmeye başladı.Biraz sakinleşince de şöyle dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAPADOKYA
FanfictionGenç,güzel bir yazarla yakışıklı maviş bir otel sahibinin küçük,siyah inci bir küpe sayesinde başlayan aşkları...Bu güzel kapak için @selinhantol arkadaşımıza çok teşekkür ederim ❤️❤️