Çok geçmeden,Engin genç kadının tatilinin bitmesine fazla zaman kalmadığını hatırlayıp Üç Güzeller'le ilgili efsanelerden birini daha anlatmaya koyuldu."Bir diğer efsaneye göre 3 Güzeller Peri bacaları büyükanne,büyükbaba,baba ve kucağında çocuğunu tutan bir annenin taşa dönüşmüş bedenleri Serin.Zira burada aslında tam 5 peri bacası var ama son ikisi çok fark edilemiyor."
Biraz soluklanmak için sözlerine ara verdiğinde,genç kadının üzgün sesi duyulmuştu.
"Ne yazık ki,dediğin gibi bu da üzücü bir hikaye.Peki,sonuncu efsane de yine buruk bir aşktan mı söz ediyor?"
"Aynen öyle."
deyip derin bir nefes aldı ve anlatmaya devam etti Engin.
"Geçmiş zamanlardan birinde Kapadokya kralının kızı bir çobana gönlünü kaptırmış.Kral,elbette ona engel olmaya çalışmış ancak başarılı olamamış.Böylece prensesle çoban evlenmişler.Gel zaman git zaman bir çocukları olmuş.Onlar da çocuğun kralı yumuşatacağını düşünerek yollara düşmüş.Fakat kralın öfkesi çok büyük,kini çok zalimmiş.Daha çift sarayın kapısından içeri giremeden,üstlerine askerlerini salıvermiş.Yakalanırlarsa öleceklerini anlayan prenses o anda Tanrı'ya "Tanrım!Yüceliğinle bize bir mucize göster,bizi bu eziyetten kurtar!"diye yakarınca Tanrı bu içten duayı kabul ederek 3'ünü de taşa çevirmiş."
Genç adamın konuşması bittiği sırada Serin'in gözleri dolu doluydu ve aklından
"Neden şu aşk dedikleri şey bu kadar zor olmak zorunda ki?Kral kızını affetse,çobanla ve çocuğuyla mutlu bir yaşam sürmesine izin verse olmaz mıydı?"
diye geçiyordu.Engin
"Kusura bakma,üzdüm seni."
diyerek söz aldığında kendini toparlayıp konuştu.
"Önemli değil.Hikayeleri anlatmanın isteyen bendim.Ayrıca her şeye rağmen,senin sesinden hikaye dinlemek bana kendimi iyi hissettiriyor."
Bu sözler sonrasında genç adam
"Tamam o zaman."
diye gülümseyip arabayı büyük bir dikkatle sürmeye devam etmişti.
Aradan 20 dakika kadar geçtiğinde Mazı Yeraltı Şehri karşılarındaydı.Engin uygun bir park yeri aramaya başladı ve kısa sürede aradığı yeri bulup aracı park ederek indi.
Serin,genç adamın yanına gelerek kapısını açmasını beklemeden araçtan çıkmış,hatta sorularını sıralamaya bile başlamıştı
"Bu yeraltı şehri adını nereden almış?Tarihi kaç yıl öncesine dayanıyor?"
Onun böyle heyecanla sorular sorması kendini toparlamaya başladığını gösteriyordu.Yani iyiye işaretti.Hal böyle olunca Engin rahat bir nefes aldı.Ardından da şöyle karşılık verdi.
"Yeraltı şehri adını civardaki Mazı Köyü'nden alıyor.Köyün tarihiyse yaklaşık 2000 yıl öncesine,yani başka bir deyişle Helenistik döneme kadar uzanıyor."
"Peki,buralarda hangi uygarlıklar yaşamış desem?"
"Frigya,Lidya,Bizans ve Roma uygarlıkları.Ha unutmadan,köye adını veren mazı ağacından köyde hâlâ 2 tane var.İstersen onları da görmeye gidebiliriz."
"Neden olmasın?İyi düşündün.Bana biraz bu ağacın özelliklerinden bahseder misin?"
"En önemli özelliği çok sağlam oluşu.Bu sebeple eski zamanlarda kağnı tekerleklerinin dingillerini bu ağaçtan yaparlarmış."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAPADOKYA
FanfictionGenç,güzel bir yazarla yakışıklı maviş bir otel sahibinin küçük,siyah inci bir küpe sayesinde başlayan aşkları...Bu güzel kapak için @selinhantol arkadaşımıza çok teşekkür ederim ❤️❤️