22. Bölüm《Tarumar》

493 23 0
                                    


İyi okumalar✨



Kapıyı çaldım yavaşça. Barlas kapıyı açtı. Bir şey söylemeden içeri adımladım. Önümden çekildi.

"İyi misin yenge?" Dedi endişe barındıran sesiyle.

Bakışlarımı etrafta gezdirdim. "Nerede o?"

"Odasında yenge." Başımı sallayıp ona baktım.

"Üst kat soldan ikinci kapı." Dedi. Önüme dönüp adımlarımı merdivenlere ilerlettim.

Kapısının önüne geldiğimde yavaşça kapısını tıklattım. Gel sesi duymamla kapı kolunu tutup indirdim.

İçeri adımlayıp kapıyı kapattım. Camın karşısındaki tekli koltukta oturuyordu.

"Ne var Barlas?" dedi. Yutkundum.

"Barlas değil." Dememle hızla başını çevirdi. Yeşilleri şaşkınlıkla bakarken yerinden kalktı.

"Karım." Dedi bana doğru gelerek. Hüzünlü bir şekilde gülümsedim.

"Abisinin ölümüne sebep olduğun karın." Yeşilleri hüzünle doldu. Bir şey demedi. Ona doğru adımladım.

"Anlayamıyorum." Dedim onu incelerken. Yeşillerini yüzümde gezdirdi.

"Senin için bizden vazgeçmesini anlayamıyorum." Dememle yeşillerini kaçırdı.

"Kaçırma gözlerini!" Diye bağırmamla başını eğdi. Hızla ona doğru ilerleyip çenesini kavradım ve başını kaldırıp gözlerinin içine baktım. Acı dolu bakması umurumda değildi.

"Eğer seni tanımasaydı hala yaşıyor olurdu." Acı dolu bir tebessüm ettim.

"Keşke hiç hayatımıza girmeseydin. Keşke seni hiç tanımasaydım." Yeşilleri acıyla bakarken çenesini bırakıp geri çekildim ve arkamı dönüp hızlı adımlarla odasından çıktım.

                                                                      
Ertesi sabah uyandığımda ilk öğrendiğim şey gitmiş olduklarıydı. Camdan bakarken ne arabaların ne de korumaların olduğunu gördüm. İstediğim olmuştu çıkmıştı hayatımdan.

"Boşanma davası tamamdır. Tebligat geldi." Diyen Ayşin Abla'nın sesiyle usulca başımı salladım.

"Gitmişler abla." Gülümsedi.

"Evet çok şükür defolup gitti." Dedi. Sonra yüzümü inceleyip gülümsemesini bozdu. "Alışacaksın." Dedi güçlü bir sesle. Başımı hafifçe salladım ve gözlerimi kaçırıp hızlı adımlarla odama ilerledim.

Dakikalar

Saatler

Günler

Haftalar

Yedi ayın başına dönmüştüm.

Gözlerimi bir an olsun balkonundan ayıramıyordum. Ne içimin acısını çıkaracak bir çığlık ne de ağlamak için dökecek tek bir gözyaşım daha yoktu.

Kalbin iki çeşit ağrısı olduğunu öğrendim. Biri somuttu. Tıbbi müdahaleyle iyileştirilebilirdi. İkincisi soyuttu ve ona asla çare yoktu.

Yaşarken ölmek bu olsa gerekti. Bir beden var nefes alıyor ama içi acıyla ölmek üzere.

"Lütfen Mihra." Dedi. "Kendine gel artık."

Cevap vermeye takat bulamadım.

"İstanbul'a dönüyoruz." Demesiyle bakışlarım onu buldu. Gözyaşlarını sildi.

ATEŞBARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin