34. BÖLÜM

15 3 0
                                    

"En güçlü iki savaşçı sabır ve zamandır. (Leo Tolstoy)"

-

İki hafta sonra;

İki hafta geçmişti,bize seslendiğinden beri. Öyle güçlü,öyle acı içinde seslenmişti ki dizlerimin bağları kopmuş,dizlerimin üzerlerine düşmüştüm. Kız kardeşim ve annem iki hafta,bir gündür kayıp. Onlara ne oldu bilmiyoruz fakat hâlâ yaşadıklarından emindik,hissediyorduk. Adi herif,annemi yalnızken yakalamıştı. Yine yetişememiştim. 

Oturduğum ahşap bar taburesinden yavaşça kalktım. Siyah cüppemin şapkasını açmadan kapıya yöneldim. İstediğimin gerçekleşmesi için tam yanımdan geçen kadının omzuna bilerek çarptım. Bu kız,tek zaafıydı. Ben de onu kullanacaktım. Omzuna çarpmamla birlikte hafifçe sendeleyip sinirli bakışlarını bana yöneltti. "Dikkat etsene,kör müsün?" Şapkamın altından ona bakarken,yüzümde ki maskenin ardından boğukça konuştum.

 "Kusura bakmayın,iyi misiniz hanımefendi?"  Kaşlarında ki çatıklık düzelmezken burun kıvırdı. "İyiyim!" Tam arkasını dönüp gidecekken kolundan yakaladım. "Özür babında,size içki ısmarlayabilir miyim?" Kafasını hafifçe arkaya çevirip beni süzdü. Ardından platin sarısı saçlarını tek omzunda topladı. "Pekâlâ,ısmarla bakalım." Arkasından süzülerek yürüdüm,etrafta kucaktan kucağa gezen fahişeler,onlarla eğlenip içki içen soysuz herifler ve hafif bir tınıda sazını tıngırdatan ozanın sesi vardı.

 Onu dikkatle dinleyen iki elin parmağını geçmezdi. Sarışın tabureye oturup istediği içkiyi söyleyince ben de isteğimi belirtip kıza döndüm. "Adınız nedir hanımefendi?" İçkilerimiz geldiğinde küçük bardağa shot atıp kafasını iki yana savuşturdu. Dudaklarını yaladıktan sonra konuştu. Adını biliyorum ufaklık,prensip gereği. "Briana,ya sen?" Şapkamı hafifçe indirip saçlarımı karıştırdım. "Zain. Nerelisin Briana?" İkinci shot'ı da kafasına dikti. Hadi ama,sanki biraz hızlısın. Neyse ki istediğim sarhoş olman. "Limbrat'lıyım. Orada doğdum." Kısa cevaplar veriyordu. Demek ki hâlâ sarhoş olmamıştı.

 Elimi kaldırıp üç tane daha söyledim. Kendi içkimden yudumlar alarak mırıldandım. "Peki ya neden buradasın Briana?" Garson içkileri hızlıca getirdiğinde bana ufak bir bakış atıp içkilerden birisini daha kafaya dikti. İşte bu çarpmıştı onu. Sarhoşluğun verdiği etkiyle ufak bir tebessüm vardı suratında. Ağzından cümleler yayvan bir halde çıkıyordu. "Ailemi kaybettim bir yangında. Yangında kurtulan tek kişi erkek kardeşim ve bendim." Derin bir nefes çekerek diğer içkiye yöneldi. Elinin teki yanağına yaslı halde dudak büzmüştü. 

"O'da bıraktı ama beni. İyi bir aileydik fakat kardeşim her şeyi yönetmek isteyen bir manyaktı." İçkiden bu sefer ufak bir yudum aldı. Nefeslenerek baygın bakışlarını bana yöneltti. "Gözlerin... Çok hoşlar. Her neyse,ne diyordum?" Kafamı yana yatırıp konuştum. "Kardeşim her şeyi yönetmek isteyen bir manyaktı diyordun." Aydınlanırcasına gözleri parladı. "Evet! Öyleydi,sürekli annemi azarlar ve emirler yağdırırdı. Bu 9 yaşından beri böyleydi. Babam kızardı ona,annene böyle davranamazsın diye." İçki bardağının kenarlarını parmağıyla okşarken dudaklarını tekrar araladı. 

"Ben 19 yaşındaydım,kardeşimse 17,çok iyi hatırlıyorum o anı. Bir gün babam öfkeden köpürmüştü çünkü kardeşim bu sefer fazla ileri gitmişti. Hem annemi hem de kasabada ki çocukları dövmüştü!" Sonlara doğru öfkelendiğini gördüm. "Nedeni neydi biliyor musun? Sırf istedikleri olmadığı içindi! Annem ona gücünü kullanmayı öğretmediği için onu dövmüştü. İyi ki öğretmemişti. Kasabada ki çocukları ise onunla alay ettiler diye ölesiye dövmüştü. Babam bunları duyunca gözü öfkeden kör olmuştu. Onu saatlerce dövmüştü,iki gün botunca aç ve susuz odaya kapatmıştı. Ben yine de ablalık yanım ağır bastı diye ona gizlice yemek ve su götürüyordum."

ALTIN GÖLGE - ARAF SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin