37. BÖLÜM

14 1 1
                                    

"Şüpheler seni diri tutar,şühpe ettiğinde tetikte olursun."

-


Dünya;

John yavaşça kapıyı araladı. İçerde ki köpekler kapı sesini duyduğunda koşarak yanına gittiler. John teker teker hepsinin kafasını okşadı. Annelerini özlemişlerdi,hepsinin gözleri hüzüne boğulmuştu. "Yakında gelecek hissediyorum." 

Onları avutmak için söylemişti bunları. Köpeklerse sadece homurdandılar. Köpekler biliyorlardı ki anneleri acı çekmişti,çekmeye de devam ediyordu. Hissediyorlardı. John hepsinin mama kaplarını doldurdu,su kaplarına temiz sularını koydu. Onlarla ilgilenip evden tekrar çıktı.

Arabasına binip şirkete doğru gitmeye başladı. Aklı buğuluydu,patronu uzun zamandır yoktu ve onun yerine işlerle ilgileniyor olmak aşırı yorucuydu. Kadının bunca işin arasında onlara hâlâ nasıl bu kadar güler yüzlü olduğuna şaşırıyordu.

Ama anlamıştı,işi gerçekten zordu. İçinden 'geri döndüğünde lafını asla ikiletmeyeceğim' diye geçirdi. Arabayı yavaşlattı ve durdurdu. Anahtarı vale'ye verip şirkete girdi. Kadının yokluğunu aratmamaya çalışıyordu fakat yer altı dünyası aylardır çalkalanıyordu. Neyse ki ejder üstünlüğünü koruyordu. 

John'un düşünceleri bunlardı,ejder'in bir kopyası olduğunu bilmiyordu. Oda savaş başladığından beri ortalıklarda yoktu aslında.

Ruhlar ve Vizyon Dünyası;

Kaos karşısında ki kızına baktı,onun hayatıyla satranç misali oynamıştı. Kızı bunu bilse şuan onu şuracıkta yok ederdi. O Norton denen kaçığa inanmasını sağlaması,anlamsızca birbirlerine düşen iki kardeş,dayısının ona düşman olması vesaire şuana kadar yaşadığı her şeyin sorumlusu annesiydi,kaos'tu. 

Ölüm şuan nerelerdeydi bilmiyordu fakat ölümden kaçar olmuştu. Tabii bunu da kızının bilmesine gerek yoktu. Diana gözü dönmüşçesine karşısında ki elleri kanla kaplı,göz aklarının dahi kan kırmızı olan kadına baktı. Kaos... 

Diana farkında değildi lakin Ciaran,Purgadair ve Ljus'u öldürerek dengeyi alt üst etmişti. Onların sırlarını öğrenmeden onları yok etmişti. Ama ileride öğrenecekti. 

Diana;

Bilmediğimi sanıyor olması ne acizce... Bir de kaos olacak,kıçımın kenarı. Sadistçe dilimi köpek dişlerimde gezdirdim. "Ölüm nasıl kaos? Sevgililik görevini yerine getiriyor mu? Ah,yoksa sen ona kazık mı attın?" Söylediğim şeylerle hareketliliği gitti. Gözlerinde ki bariz korkuyu gördüm. Ve bu bana öyle bir haz verdi ki,daha fazlasını istiyordum.

Dudaklarımı büzdüm ve kaşlarımı üzgün hale getirdim. "Sevgilin seni tehdit mi etti yoksa? Kıyamam." Ölüm ona bir şart sunmuştu,oğlumu ve kızımı kendi menfaatlerin uğruna hiç etmeyeceksin diye.

Bunları Kaos'un boşluğunu yakalayıp zihnine girdiğimde öğrenmiştim. Kaos en başında söz vermişti lakin iradesi onu öyle bir zorlamıştı ki,güç arzusu için çocuklarının hayatlarıyla ölesiye oynamıştı.

Bu yüzdendi Ölüm'den köşe bucak kaçması. Hatırlıyordum,babalık yapmamıştı,yapmaktan kaçmıştı. İkisinin de gözümde karınca kadar değeri yoktu. Benim babam Dominic'ti. Benim annem Eliose'tu. Onlardan başkasını tanımıyordum.

Önümde ki kadına bakmaya devam ettim. "Kaç." Gözleri şaşkınlıkla açıldı. Yavaşça ellerimi kaldırdım. "Kaçabildiğin kadar uzağa kaç." Avuçlarımı ona doğrulttum. Adımları geriledi. "Kaç ki,seninle av ve avcılık oynayalım anne." Gözleri korkuyla kavrulmaya başladığında enerjimi ona son süratle yönelttim. 

ALTIN GÖLGE - ARAF SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin