13. BÖLÜM

22 3 0
                                    

"Ay, gece dökülen kanlara çok kez şahit olmuştu. Artık kendisi yeryüzünde ki kanlar için kan rengini alarak öfkesini ve hüznünü gösteriyordu."

-

Salonda oturmuş her şeyi anlatmıştık Boris ile. Ay'a baktığımda kanlı dolunaydı. Kaşlarımı çattım,olaydan alakasız soru sordum. "Bugün günlerden ne?" Hepsi ciddi misin derken omuz silktim. "Perşembe." Valtor ne olduğunu sanki biliyormuş gibi imalı bir şekilde söylemişti. İçimden bir titreme geçti. Hızla ayağa kalkıp büyük cama ilerledim. Arkamdan gelen adım sesiyle oraya baktım. Valtor yanıma gelmişti. "Sende,perşembe günleri.. Sürekli aynı rüyayı görüyordun değil mi buraya gelmeden önce?" Hızla kafa salladım. İçimden bir titreme daha geçti. "İkinci kehanet.. İkinci kehanet!" Aniden babam bağırdığında kaşlarımı çattım. Babam ve diğerleri hızla ayağa kalkıp yanıma gelirken ne olduğunu anlamıyordum. Sırtım yırtılırcasına acıdığında çığlık attım. Çığlığım her yeri inletmiş olmalı ki salona köpeklerim koşarak girdi. Onlarında yüzünde de acı çeker gibi bir hal vardı. Yere dizlerimin üstüne düştüğümde tamamiyle yere kapandım. Tir tir titriyor,sırtım yanıyordu. Sırtımdan kırılma sesi geldiğinde acı yerini küçük bir sızıya bıraktı. Kanatlarım bu sefer daha ağırdı. Yavaşça kafamı kaldırdığımda hepsi şokla bana bakıyordu. Valtor hemen yanıma çöküp beni kaldırdı. Koltuğa oturtup büyük bir ayna getirdi önüme. "Bebeğim.. Kendine bir bak." Aynaya baktığımda bende şoka girmiştim. Kanatlarım bu sefer daha büyüktü ve çok parlaktı. Alevler kontrolden çıkmışçasına yükseliyordu. Arada ki siyahlıklar çoğalmıştı. Gözlerimse.. Kıpkırmızı parlıyordu. Siyah çizgi olan gözümün alt derisinde bir şey yazıyordu. Yaklaşıp daha net bakmaya çalıştım. Aynada yazı ters döndüğü için anlayamıyordum. Öfkelenip Valtor'a döndüm. "Okur musun şunu?" Parmağımı gözüme tutarken titreyen elimi tuttu. Güven vermek istercesine sıkıca tuttu. Yanıma oturup gözüme yaklaştı. "Meclis onun olanı istiyor." Okuduğu anda gözüm sızladı. Kaşları çatılmıştı yine Valtor'un. "Yazı değişti.." 

"Oku Valtor!" Sabırsızca söylediğim şeyle tekrar konuştu. "O,onun olanı istiyor." Tekrar gözüm sızladı. Bu sefer Valtor okumadan nereden geldiği belirsiz bir ses duyuldu. "Arafın ve karanlığın temsilcileri! Siyah Alev ve Altın Gölge artık vakti geldi!" Ses etrafı titretirken bu sefer Valtor acıyla kasıldı. Yere düştüğünde yanına çöktüm. Etrafta kemik kırılma sesi yankılandı. Aniden sırtından çıkan simsiyah kanatlarla kıçımın üstüne düştüm. Kanatlarına şaşkınlıkla bakıyordum. "Kanat.. Senin de kanatların var!" Benimkilerden kat ve kat büyük olan kanatlarıyla beni kendine çekti. Kanatlarıyla beni ve kendisini sakladı. "Evet bebeğim.. Kanatlarım var." Yorgunca fısıldadığında babamın sesini duydum. "Çocuklar iyi misiniz? Tanrım!" Kızgınca ve endişelice kurduğu cümleler boğuktu. Etrafın değiştiğini hissederken Valtor beni kucağına çekmiş korumak için kanatlarını etrafımızda kapalı tutmaya devam ediyordu. Boynunda stresle nefes almaya çalışıyorken kanatlarını hafifçe araladı. Nerede olduğumuza bir bakış attığımızda hiç bilmediğim bir yerdeydik. "Burası neresi?" Sorduğum soru ile kanatlarını tamamiyle açıp etrafı daha net görmemi sağladı. "Piçlerin Kraliçesinin sarayındayız." Kaşlarımı çattığımda ayağa kalktık. Sağ kanadı beni kendine çekip etrafımı sararken eli belimdeydi. "Araf ve karanlığın çocuğu dedi.. Meclis dedi.. Kimdi o?" "Bilmiyorum Siyra çiçeğim. Meclis'i anlatamam,vakti geldiğinde kendin öğreneceksindir." Etrafa bakarken gözüme bir kapı ilişti. Valtor'u dürtüp orayı işaret ettim. "Bir kapı var." Gösterdiğim yere baktığında bizi oraya ilerletmeye başladı. Kapıya vardığımızda eliyle kapıyı yokladı. "Yoğun ve güçlü bir enerji seziyorum.." Dediği şey doğruydu. Aşırı güçlü bir enerji vardı ama sanki burada olmayan birisinin enerjisiydi. Kapıya bende dokunacakken kapı açıldı. Tedirgin adımlarla oraya ilerledim. Valtor elimden tutmuş beni bırakmıyordu. Karşımızda bir taht vardı. Çok asil duruyor diye düşünecekken adımlarım yere mıhlandı. Tahtta büyük bir ışık patladı ve mosmor devasa bir ışık topluluğu tahta indi. Etrafta bir ses yankılandı. "Aydınlık ve karanlığı taşıyan Altın Gölge.. Karanlığından zerre bir şey kaybetmemiş ama aşk ile karanlığına küçük bir aydınlık bulaşmış Siyah Alev.. Hoş geldiniz." Tahtta kahverengi gözlü,siyah saçlı güzel bir kadın oturuyordu. Alayla konuştuğunda rahat tavrımla konuştum. "Kimsin?" Sorduğum soruyla iğrenç bir kahkaha attı. "Ne çabuk unuttun Diana.." Kaşlarım çatılmış hatırlamaya çalışıyordum. "Kuzenin Nedra!" Hiddetle bağırdığında hatırladıklarımla güldüm. "Şu sürekli benim gücümü kıskandığı için ortalığı ayağa kaldıran kuzenim mi?" Öfkelendiğini hissederken sırıttım. Alayla konuştum. "Küçükken bile bana ihanet etmeyi nasıl becerdin anlayamıyorum.. Ama şimdi ihanetini sürdürmen çok acınası." Bu sefer ayağa kalkmıştı ve ben sinirlenmiştim. "Aptal sebeplerle bizi öldürmeye kalktıktan sonra benim için bittin Nedra!" Öfkem ile etraf çalkalandı. Valtor elimden tutmaya devam ediyor zihnimden sakin olmamı söylüyordu. "Ben sana güvenmiştim Nedra.. Çocukta olsan biliyordun olacakları! Annemi kışkırtmaları için,ailemizi mahvetmek için onlara yardım ettin!" Nedra'nın olduğu yere adımlayacakken Valtor tuttu. "Bırak.. Yüzleşmem gerek." Elimi bıraktı ama enerjisi etrafımda kalkan oluşturmuştu. Nedra'ya ilerlerken oda bana geliyordu. "Tehdit etmişlerdi beni,sen bana inanmamayı seçtin Diana!" Sinirle güldüm. "Ben mi inanmamayı seçtim? Ben mi! Aptal biz çoğu çocuktan olgunduk! Bana anlatsaydın çaresine bakardık! Tamam hadi korktun söylemedin. Ya sonra?" "Bulamamıştım seni! Çok aradım denedim bulmayı!" Sinirle güldüm. "Hah,kıçıma anlat onları! Lanet olsun...  Peki ya şimdi? Hadi beni geçtim! Ya baban! Babana neden ihanet ettin? O seni kurtaramaz mıydı sanıyorsun? Hadi ona söyleyemedin annem? Babam? Onların karşısında durabilecek güç yoktu biliyordun! Bize neden hâlâ ihanet ediyorsun?" İsyan edercesine bağırıyordum. Boris'in kızıydı Nedra. Kuzenimle küçükken yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. Ama 6 yaşından sonra değişmeye başladı. Artık kendi gibi değildi. Başka birisi gibiydi ama enerjisi aynıydı. Söylediklerimle sessiz kalmıştı. "Diana.. Onlar çok güçlüler. Sizden bile güçlüler. Beni yanlarına çektiler.. Beni de kendilerinden biri yaptılar.. Artık sizden güçlüyüm. Küçükken benden güçlüydün ama şimdi şartlar değişti kuzen." İsim vermemeye özellikle dikkat ediyordu alayla sırıttım karşısında. Kaşlarını çattı. "Gloria denen kadın ve Meclis seni iyi kandırmış bakıyorum da." Doğru yere ayak basmış olmalıyım ki dibimde bitti. Beni boğacakken kalkan yüzünden dokunamadı bile. Onu tahtına doğru fırlattığımda yanına gittim. Enerjimle onun buradan başka bir yere gitmesini engelliyordum. "Gloria kim kuzen? Kim seni kuklaya çevirdi?" Güç delisi olmasaydı kukla olmazdı. Güce düşkün olmasaydı bunlar olmazdı. "Söylemem!" Ona işkence büyüsü yaptığımda acıyla çığlık attı. "Konuş kuzen... Gloria denen pislik kim?" Bir anda kahkaha atmaya başladığında onunla birlikte güldüm. Olaydan kaçmak için yapıyordu,ya da yapmıyor muydu? İşkence büyüsünü kestiğimde sırıttım. Zihnine yönelip anılarında gezdim. Zihnine giremeyeceğim kişi yoktu. İlerde çıkarsa bilemem ama. Zihninden uzaklaşıp yanağından makas aldım. "Sağol kuzen yardım için. O Gloria denen sürtüğe söyle,piçlerini bizden uzak tutsun. Yoksa onu parçalarım. Canlı,canlı." Son söylediklerimi teker teker söylemiştim. Gloria denen sürtük kuzenimin zihninde olanları takip ediyordu. Bilerek söylemiştim bunları yani.  Nedra'nın zihninde olduğu için fark edilmeyecek bir zihin bağlama büyüsü yaptım. Gloria'nın zihnine girebilecektim ama kısıtlı şekilde. Kadının zihni korunuyordu ve onu kırmadan girersem uzun süre kalamayacaktım. Hem kırsam fark etmiş olacaktı o yüzden bu durum işime gelmişti. Nedra'dan uzaklaşıp Valtor'un yanına gittim. Etraf titremeye başladığında sırıttım. Plan işliyordu. Valtor hızla beni kanadı ile saklarken onu dürttüm. 'Planımdan haberdarsın,çek şu kanadını ağzıma girdi!' Kanadını yavaş yavaş çekerken ağzıma sürttü bilerek. 'Zeki eşim benim.' Biz umursamadan cilveleşirken Nedra'nın yanında olan kızıl kadın alayla bize bakıyordu. Valtor'un önüne geçtiğimde kanatlarımı açıp kapattım. Valtor karnımdan tutup beni kendine yasladı ve çenesini başıma koydu. Devasa kanadını da açtığında enerjisini baskınlaştırmıştı. "Vay vay vay! Karanlıkların Kral'ı ve Küçük Araf." İğrendiğini hissediyordum. "Ne o beğenemedin mi?"  Sert ve soğuk kişiliğim devreye girmişti. Hanımefendi'ye beğendiremedik kendimizi tüh. Valtor hâlâ karnıma sarılı,eğilmiş ve çenesi başımda duruyordu. "Kendini çok güçlü sanıyorsun değil mi Araf?" Alaylı sesi etrafta yankılandı. Araf ne ya? Sevmedim ben bu lakabı alın şunu şurdan. "Sanmıyorum,öyleyim." Gözümü dahi kıpırdatmadan onu duvara fırlattım. Kemik kırılma sesi geldiğinde rahat tavrımla ona baktım. "Karın ağrın ne söyle bakalım? Eşim,gücüm,ailem?" Valtor'u o kadar sahiplenmiştim ki konu o olunca sinirlerim geriliyordu. 'Eşim..' Zihnimde yankılanan sesine güldüm. 'Savaşma se.. Neyse. Ana odaklanır mısın lütfen?' 'Zaten ana odaklanmıştım ki.' Bize doğru gelen enerji topunu savurduğunda kaşlarımı çattım. Ne hakla bizi bölerdi? Ayağa kalkmış mor gözleri daha da parlayan kadına baktım. "Gücün benim olacak.. Sende yok olacaksın. Bunu öyle güzel oyunlarla gerçekleştireceğim ki bana yalvaracaksın!" Kahkaha atmaya başladığımda Valtor'da gülüyordu. İlk defa onu başkalarının yanında gülmesini duymuşken olaya odaklanmak zorunda kaldım. Gülüşlerimiz bir bıçak gibi kesildiğinde yüzüne ifadesizce bakıyordum. "Sen beni bayağı hafife alıyorsun.. Söylesene nesin sen?" Sorduğum soruyla gururlandığını hissettim. Büyücüyüm falan derse bayılırım şurada. Bir anda yanımızda belirdiğinde irkilmedim bile. Etrafımızda daireler çizmeye başladığında gözlerimle onu takip ediyordum. "Aslında ikinizde avucumda kapana kısılmış durumdasınız.." Zevkle konuştuğunda sırıttım. Her şeyden haberim var tatlım. O öfkeli anlarında zihnini bana çok güzel açtın. İşaret parmağıyla Valtor'un kanadına değdiğinde şaşırtıcı bir şekilde sakin kaldım. "Seni yok ettiğimde altın kız... Eşine neler neler yapacağım bilsen kafayı yersin." Şehvetle,sinsilikle kurduğu cümlelere sadece sırıtıyordum. Valtor aniden sola kaçtığında Gloria'nın boğazına yapıştım. Boğazına tırnaklarım girmişti ve kanıyordu. Ani bir hareket ile onu kaldırıp zemine çarptım. Yerde boğazını sıkmaya devam ederken kurtulmaya çalışıyordu. Kulağına yaklaşıp fısıldadım. "Eşime değen parmağın hangisiydi?" O kurtulmaya çalışırken sol elini tutup zemine koydum. Eline dizimle basarken belimdeki hançeri çıkardım. Parmağına sapladığımda parmağı koptu ve acı çığlıkları etrafta yankılandı. İşkence büyüsünü de eklediğimde acıdan çığlık atamaz hale gelmişti. "Beni sakın tehdit etme. Yoksa bu sefer tek kopan parmağın olmaz." Ayağa kalkıp kenarda kıvranmasını izledim. "Yakergan olman benden üstün olduğun anlamına gelmez kızıl. Sen, şuan ki gibi sadece acı çekip izlemeye mahkûm kalacaksın çünkü bir hiçsin Gloria." Kibrim ortaya çıkıp kendini konuşturduğunda elimde olan kozlarla içten içe gülüyorken yüzümde tek bir mimik bile oynamıyor buz gibi suratımla ona bakıyordum. Bir oyun dönüyorsa,ben o oyundakileri de bir girdaba sokardım. Unutmuş olmalıydı tatlı kuzenim,hatırlatmanın vakti gelmiş demek ki.

İnstagram;altingolgeoffical

Nasssınız bakalım? Kızıl bomba harcanıcaksın be. Bir bölüm daha bitti canlarr. Nasıldı? Neler düşünüyorsunuz anlatın bakalım. Oy vermeyi unutmayınn.

ALTIN GÖLGE - ARAF SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin