Bütün günün yoğunluğu tüm ofiste sürüp giderken ben, kendimi Leo'yu düşünmekten uzak tutabiliyordum, ama şimdi çıkış saati yaklaşırken ve masamda bir başıma oturup sessizlik ve kafamın içindeki gürültüyle baş başayken onu düşünmeden edemiyorum.Sesini, dokunuşunu, öpüşünü...
Sabah uyandığımda yanımda görmeyi ne çok isterdim ama öylece çıkıp gitmişti. Ve ben kendimi yapa yalnız terk edilmiş hissediyordum.Saatlerdir içimde bir yerlerde onu yeniden görebilmeyi arzulayan bir şey beni sürekli dürtüyor fakat mantığım bunu yapmamam gerektiğini hatırlatıp duruyordu.
Ben köle olamazdım... bir itaatkar bile olabileceğimden şüpheliyken bir köle mi olacaktım? Hiç sanmıyorum...
Ama Leo, onunla tüm gün dip dibe ve yanyana olabilmek için neler vermezdim.Ne olurdu normal ve sıradan bir adam olsaydı.
Bir köle değil bir kadın arasaydı kendine. Niye tüm sorunlu tipler beni buluyor anlamıyorum?Telefonumun titremesi ile ışığı yanan ekranda gezindi gözlerim.
Tanımadığım bir numaradan gelen bir mesaj öylece kilit ekranın da durdu.
87 66; Bütün gün seni merak ettim? Dün geceden sonra iyi misin?
Kalbimin ansızın göğüs kafesimin içinde deli gibi çırpınmaya başlaması ve benim bedenimin buz kesişi ile cevap vermek için bile telefonu elime alamayışım bir oluyordu.
Dün gece... dün gece diyordu.
Mesajda dün gece diyorsa, yazanın Leonardo olduğu su götürmez bir gerçekti.Bana mesaj atmıştı ve bu, bu lanet gün boyunca yaşadığımı hissettiren, kalbimi heyecana teslim eden tek olaydı.
Monoton ilerleyen bir günün bitiminde ondan alınan bir mesaj her şeyi terse çevirip yanaklarımı heyecanla yakmaya yetiyordu.
Uzanıp masanın üzerindeki telefonu elime aldığımda kilidi açtım ve mesaj bölümü ansızın açıldı.
Çevrim içiydi. Çevrim içi... benden bir cevap mı bekliyor?
Ne yazmalıyım ki? Ne söylemeliyim? Onu tanıdığımı hemen belli etmek biraz garip olur, sapıkça... sanki bütün gün haber bekliyormuşum gibi tuhaf olur.Beklemiyor değildim aslında...
Asla gerçekleşmeyeceğini bilsemde içten içe belki diyordum, belki...87 66; Cevap vermeyecek misin?
Bildirim sesiyle yanaklarıma hücum eden ateş kulaklarımıda sardı.
Ben: Tanıyamadım...
Gerçekten mi? Bunu yazmış olamam değil mi? Lanet olsun heyecanlanınca sürekli saçmalıyorum..
Yazıyor...
Ekranda beliren hareketli yazıyla kuru boğazımı ıslatmak için yutkundum.
Çevrim içi.
Her ne yazıyorduysa, yazmaktan vazgeçip durdu.
Öylece ekrandaki çevrim içi yazısıyla birbirimize bakıyorduk.
Aklından neler geçiyor bilmeyi öyle çok isterdim ki.Yazıyor...
Evet, hadi lütfen... söyle artık ne söyleyeceksen ve beni bu kötü durumdan kurtar.
8766; Benim Leonardo.
Yüzümde salakça bir gülümseme oluştuğunda kendimi düşürdüğüm aptal duruma gülüyordum.
Odamın kapısı ansızın açıldığında elimdeki telefondan terse dönen gözlerimle içeri giren Damonla yüz yüze geldik.
"Mesai saatlerinde telefonla ilgilenmen sencede sorumsuzca bir hareket değil mi?" Alaycı bir gülüşle içeri girdi ve kapıyı kapattı.
"Çık dışarı Dam! Odama böyle giremezsin!"
"Aynı iş yerinde çalışıyoruz bilmem farkında mısın? Senin gel gitlerinle uğraşamam Flora, buraya ciddi bir şey konuşmaya geldim." Adımları masamın ucunda durana dek , cilalı ayakkabılarını halıflekste sürükleyerek bana doğru yürüdü.
"Söyle ne söyleceksen sonra siktir git!" Dişlerimin arasından öfkeyle fısıldadığımda, ellerini masaya yasladı ve üzerime doğru eğildi.
"Bay tomrisin davasını sana getirecekler!" Yeşil gözleri üzerimde tehditkar bir ifade ile dolandı.
Bay Tomris ülkenin en zengin adamıydı, bir velayet davası için bizim şirketi seçmişti ve avukatların her biri bu davayı alabilmek için canını verirdi. Bende öyle. Çünkü bu bolca para ve ün demekti.
"Bunu neden yapacak mışım?!" Öfkeyle baş kaldırdım.
"Çünkü o güzel bedeninin çıplak fotoğraflarını haberlerde görmek istemiyorsun? Değil mi!" Lanet olsun!
Onunla beraberken fotoğraflarımı çekmesinin bir sakıncası yok gibiydi fakat ayrılınca bunu bir silah gibi kullanmak gibi bir adilik yapıyordu.
"Bunu yapamazsın! Seni mahvederim... açacağım davaları düşün!" Sesim kendinden gayet emin çıksada bu pisliğin ne kadar çirkinleşebileceğini az çok biliyordum.
"Ben değil, ben asla senin fotoğrafını yayınlamam... hayır hayır öyle bir insan değilim ama bilirsin şu sıralar telefonlara sızan hackerlar herkesin başını ağrıtıyor. Eminim biri sistemimi aşıp fotoğraflarına ulaşabilir."
"Pislik!" Hızla ayağa kalktığımda burun buruna geldik.
"Böyle öfkeliyken öyle hırçın oluyorsun ki. Seni özlemediğimi söylemek haksızlık olur. Belki bir kaçamak yaparız ve geçmişi yad ederiz ne dersin." Eli kalçama kayarken öfkeyle vurdum eline.
"Senin o bamyanı özlediğimi mi düşünüyorsun?! Yapma lütfen, erkek arkadaşım olduğun için öyle çok şeyi görmezden geldim ki? Şimdi tüm o lanet kusurlarını çekemem."
"Altımda inlerken öyle demiyordun ama!"
"Altında inlerken mi? Benim oscarlık oyunculuğum ve senin 5 saniyelik gösterinden mi bahsediyorsun? Küçük damon sıcağı görür görmez büzüştüğü için, ben buna pek öyle demezdim ."
Öfkeyle yüzü kıp kırmızı olurken dişlerinin arasından nefret dolu bir hakaret bıraktı.
"Belki lanet bedenin kartlaştığı içindir! Sana dokunduğum için bile şanslısın!"
"Hahahahah! Cidden mi?! " alayla kıkırdarken daha fazla dayanamadı ve arkasını dönüp çıktı odadan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFENDİMİ ARARKEN / +21 (çizgi studioda devam ediyor)
Romance" lütfen! Flora, bana İsmimle seslenme." Uyarıcı sesiyle çenesinin gerildiğini hissedebiliyordum. "Ne dememi beklerdin? Adın bu değilmi." Hızla tezgahın üzerine zıpladım ve oturdum. Bacaklarım aşağıya sarkarken bakışları kısa şortta tutundu. "İsmim...