Bölüm 31/ 6 Ay sonra

984 58 0
                                    






6 ay sonra.
İspanya

Güneş büyük pencerelerin arkasından içeriye ulaşırken ben oturduğum kanepeden önümdeki okyanusun dingin manzarasını izliyorum.

Avuçlarımın arasındaki kafeinsiz kahve ve evin içinde hafifçe dolanan klasik müzikle mıyışıklığımın bana verdiği hakka sığınıyorum.

Fayansların üzerindeki pati sesleri ile gözlerim mama kabına doğru yürüyen Leo'ya döndü.Sabah kahvaltısı için kendine belirlediği bir saat var ve uykusuz geçen her gecenin sabahında onu gözlemleme şansı bularak bu saati öğrendim.

07;15 . Mama saati bu, bazen bir kaç dakika aksasada asla buçuğu bulmaz.

Aklımdaki düşünceler yüzümü güldürdüğünde oturmuş burada kedimin yemek saatlerini hesaplıyorum.

Daha üzücü ve daha vahim bir durum var mı?
Kendi kendime hayıflandığım saniyelerin içinde karnımda minik bir hareketlilik hissettim.

Gözlerim şişkin göbeğime döndüğünde içerideki huysuz şeyin daha dünyaya gelmeden benimle alıp veremediği bir şeyler olduğu belliydi.

Kahve bardağını koltuk başına bıraktım ve sıcak ellerimi üzerimdeki saten geceliğin üzerinden göbeğime sardım.

"Sana da günaydın..." kıkırtılı sesimle ondan bir cevap alamayacağımı bilsemde konuşmaya devam ettim.

"Gerçi gece pek uyuduğun söylenemez ama seninde belli saatlerde gelen bir kaç alışkanlığın var, gözümden kaçtı sanma sakın."

Yeniden kıkırdadığımda avuçlarımın arasında söylediklerime cevap olarak gelen minik bir tekme hissettim.

"Beni anladığını biliyorum ama lütfen anneye biraz hassas ol..."

Orta sehpanın üzerinde duran telefonum çalmaya başladığında sabahın bir vakti arayanın kim olduğunu sorgulayarak öne doğru eğildim ve güç bela telefonu aldım.

Ekranda Luke'ın adını gördüğümde içimde huzursuz bir his peydah oldu.

Derin bir nefesle cevapladığım telefonu kulağıma yasladım."Günaydın, sabah sabah beni rüyanda mı gördün?"

Alaya almaya çalışsamda Luke'ın beni yalnızca Leonardo ile ilgili aradığını bilmek beni fazlasıyla geriyordu.

"Günaydın Flora, nasılsın?" Sesinden bir sıkıntı olduğunu anlayabiliyorum.

6 ay önce olup biten her şeyden sonra hayatlarımızda büyük değişiklikler oldu.

Luke bulunduğu bölgede önemli bir pozisyona yükseldi ve devlet bir teşkilatı çökerttiğim için bana yüklü bir ödül verdi.

O gün o bahçede düştüğümde içimde bir sürü öfke bir sürü nefret ve çokça pişmanlık vardı fakat, hastanede uyanıp hamile olduğumu öğrendiğim anda, tüm önceliklerim değişti.

Hesaplar kapatıldı, intikamlar askıya alındı.Şimdi sadece ben ve oğlum vardık.İkimiz tüm dünyanın çılgınlığına rağmen bir birimize tutunmak zorundaydık.

Bende öyle yaptım.Oğluma tutundum. İş yerimden istifa ettim, arabamı sattım ve tüm borçlarımı ödedim.

Oğlumun babasını gammazlayarak kazandığım parayla burada küçük bir ev satın aldım ve aylardır buradayım.

Online olarak avukatlık eğitimleri veriyorum ve geçimimi bir şekilde sağlıyorum.

Ama yakında iki kişi olacağız ve benim daha sıkı planlara ihtiyacım var.

Tüm bu süreç boyunca Luke aracılığı ile Leonardodan sık sık haber aldım.

Bir süre hiç bir avukat tutmadı, sorgularda yediği dayaklara rağmen tek bir kelime edip suçu kabullenmedi bile.

Tüm teşkilatı çıldırtma noktasına geldiğinde Luke'ın bana şöyle dediğini hatırlıyorum.

'Sanki eziyet çekmek hoşuna gidiyor gibi, dayak yerken ölmeye çalıştığını düşünüyorum artık.'

Evet tam olarak böyle dedi, uzunca bir süre yaklaşık sekiz hafta boyunca tek kelime etmemiş, hiç bir avukatla iş birliği yapmamıştı.

Ailesinin tuttuğu avukat ordularıyla ilgilenmemiş ve içeriden çıkmak için dahi bir çaba göstermemişti.

Ama sonra, bir şekilde savaşmaya karar verdi.

Hangi noktada onu buna ne ikna etti bilmiyorum ama amerika tarihindeki en güçlü avukatlarla sıkı bie mahkeme sürecine girdi, ve süreç şu günlerde olan sık duruşmalarla çözüme ulaşmak üzere.

"Sanada Günaydın Luke, dökül bakalım kaç yıl aldı?" Alaylı sesime rağmen genzim sızlıyor ve aylardır ona karşı duyduğum özlem kendini hatırlatıyor.

"Beraat etti..."

Duyduğum şeyle bedenim buz keserken ensemde bir ürperti hissettim.

Midemin içinde bir kasılma, heyecandan mı korkudan mı? Bir türlü Çözemediğim bir his, mutlu muyum şuan ? Yada üzgün mü?

"Orada mısın?" Sessizliğimin karşısında şaşkına dönerken yineledi sorusunu. "Flora iyi misin?"

"İ-iyiyim..." kekeleyerek verdiğim cevapla sıkkın bir nefes aldı.

"Aslına bakarsan geç haberim oldu, yani iki gün önce nöbetçi mahkeme ile serbes bırakılmış.."

"İ-iki gün mü?" Tedirgince dikeldim oturduğum koltukta.

"Korkma, sanık korumadasın... sana ulaşamaz. İspanya aklına bile gelmez..." içimi rahatlatmak ister gibi konuşurken yine aynı his boğazımda dolandı.

Korkuyor muyum ondan?
Yoksa özledim mi?

"Beni merak etme, burada gayet iyiyim... şimdi- şimdi kapatmam gerek.." daha fazla konuşmak istemiyordum ve biraz kendi kendime kalmak çok iyi olacaktı.

EFENDİMİ ARARKEN / +21 (çizgi studioda devam ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin