0.7

148 27 13
                                    

"İki haftamız tam olarak şu an doldu güzelim, Oflaz Yalçınkaya, senin deyiminle toprak gözlü çocuk kimmiş öğrenmek ister misin?"

O an sanki bir çığ beynime üşümüş, sanki içindekiler ben değilmişim gibi bir sürü resim, bir sürü sahne onu bana hatırlatmak ister gibi önüme dizilmişti.

"Toprak gözlü çocuk bugün bana gül getirdi anne. Ama alerjisi varmış öyle demiş doktor, bütün gece kaşıntıdan uyuyamamış."

"Hanımeli, dokununca kaşındırmayan tek çiçek. Bana kötü gelmeyen tek o. Senin de adın hanımeli olsun mu?"

"İyi ki doğdun hanımeli, ben kendi doğum günümde hep yanımda olmanı dilemiştim. Sen ne diledin?"

"Toprak gözlü çocuk için yaptığım resim bu. Elimi tutuyor resimde, çünkü o hep elimi tutar. Hiç de bırakmaz."

Bir film şeridinden sahneler izlerken kendi çocukluğumu, kendi hayatımı yıllar sonra karanlık yerlerinden görmek ve her karanlığında aydınlığa çıkartan kişinin o olması şu an yanına gidip sıkıca sarılmak istemem sebep oluyordu.

Annemden babamdan çok yanımdaydı benim, hepsinden çok sevmiş hepsinden çok değer vermişti.

Dolu gözlerle ekrana bakarken bana doğru bir fular gösterdi.

"Bu bana verdiğin ilk eşya. Beraber bisiklete bindiğimiz gün düşmüştüm ve sen ilk doğum günü hediyeni kanayan koluma sarmıştın. Ben onu hala saklıyorum, hatta bir tık fazlası odamda yatağımın başlığına asılıydı."

O gün bir saniye düşünmeden yapmıştım bunu. Kanı hatırlıyordum, ve deli gibi canı yandığı halde sırf ben daha fazla üzülmeyeyim diye asla ağlamadığını.

"Ben sekiz yaşından beri o evdeyim Nida. Ben orada kaldım ve bir adım daha atamıyorum. Evet belki de bunları çok önce anlatmam, söylemem gerekiyordu ama olmadı hanımelim. Sende bir şeyler eksikti, hala da eksik ne olduğunu bilmiyorum ama düzeltebileceğimizden eminim. Çünkü benim kalakaldığım o evdeki posta kutusunda on iki yıllık mektuplarım, çocukluğumdan beri kalbimin sahibi var."

Yaşlarım birer birer süzülürken kalbim ilk defa mutluluktan sızlamaya başlamıştı.

"Hemen geliyorum."

Koşar adımlarla odama çıkıp komodinimim çekmecesindeki kutuyu aldım. İçindeki minik arabayı ve mavi takım elbise mendilini çıkardım.

Eğer hafızam bana oyun oynamıyorsa bu ilk okulda yapılan gösteride giydiği takım elbisesinin mendiliydi.

Hızla aşağıya inip telefonun ekranında bıraktığım gibi beni bekleyen Oflaz'ın karşısına geçtim. Gözlerindeki heyecan elle tutulur cinstendi.

"Bende de bunlar var." Ekrana doğru ikisini uzattım. "Bu eğer yanlış hatırlamıyorsam ilk okulda yapılan gösteride giydiğin takım elbisenin mendili. Bu da..." yanağıma akan yaşı elimin tersiyle silip devam ettim. " On birinci yaş günü hediyendi."

Yüzüne yerleşen o garip gülümseme ile masaya duran fuları ellerinin arasına aldı.

"Gittiğimiz gün, doğum günündü ve ben ilk defa o gün evden kaçmayı denemiştim. Çünkü sen benim tek arkadaşımdın. Zaten bütün çocukluğum farklı farklı evlerde yaşayarak, tam oraya alıştığımda bir başka yere taşınarak geçmişti. Ondan dolayı kimseyle bir hatıram olmadı. Seninkiler de..."

Duraksadığımı fark ettiğinde istemsizce doğruldu.

"Benimkiler ne?"

"Ben evden kaçtığında senin yanına gelemedim. Çünkü evden çıkıp sokağı döndüğümde köşeden gelen arabayı görmedim. Orada geçirdiğim trafik kazası yüzünden çoğu şey bölük pörçük bende. Eksikler var, karanlık kısımlar var ve bunların içinde sen de varsın. Anlattıklarınla bazı fotoğraflar zihnimde canlandı ama çoğu şey yine puslu."

Duygularım ambale olmuş onun söyleyeceği şeyleri beklediğim sırada kolundaki saate baktı ve kocaman bir gülümsemeyle bana döndü.

"Peki güzelim, çocukluğum, hanımelim. On dakikaya sizde olsam benimle beraber o karanlıkta kalmış hatıraları gün ışığına maruz bırakmak ister misin?"

✨✨✨

SİZCE NELER YAPACAKLAR? TAHMİNLERİ ALALIIIM🫶🏻

OY VE YORUMLARINIZI, KİTABIN GİDİŞATI HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZİ BURAYA BEKLİYORUUM 🤍

BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE, HOŞÇA KALIIIN ✨💕

Gönderiliyor;Hanımeli TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin