"Şimdi Toprak gözlü çocuğun en sevdiği şey sensin. Onu da ona hediye edebilir misin?"
Bakışlarım karnımda birleştirdiğimiz ellerimiz ve havai fişekler arasında gidip geliyordu. Şu an yaşadığım mutluluktan bir tık üstüne hiçbir zaman şahit olmamıştım. En zirvedeydim. Varlığı beni mutlu ediyordu, varlığı beni sevindiriyordu.
Varlığının beni biz yapmış olması, bana yaşamak için sebepler sayıyordu.
Yavaşça arkama döndüm. Karnımdaki eli belime taşınırken gözlerimi gözlerine kilitledim. Çünkü şu an gökyüzünde parıldayan havai fişeklerin misliyle katı oradaydı.
Sevgiyle, aşkla ama en çok da şefkatle yanıyordu.
"Benim bu zamana kadar kimsem yoktu Oflaz. Kimsenin günaydınını beklemez, bir mesajıyla mutlu olamazdım. Kimse bana bakarken böyle karnım ağrımaz, kelebek dedikleri şeyi midemde hissetmezdim."
Elini yanağıma götürdü. Dudağımın kenarını severken kocaman gülümsedim.
"Kimse izimi sevsin istemez, en önemlisi de." Yanağına uzanıp uzun bir öpücük kondurdum. "Kimseyi öpmeyi dilemezdim."
Yanağımdaki eli durduğunda benden böyle bir şey beklemediği açık açık belli olurken tutup bir daha öpmemek için zor duruyordum.
Bu aşk mıydı bilmiyorum ama eğer değilse, hissettiklerimin yanında esamesi okunmazdı.
"Sonra sen geldin ve ben yaşadığımı hissetmeye başladım. Yani asıl hediye edilen biri varsa burada, o da sensin. Benim arkadaşım da, annem de, babam da sensin." Alayla sırıtırken başımı eğdim.
"Sevgilicimsin de ama bunu sesli bir şekilde söylemek için biraz za-" diğer elini de yanağıma koyduğu gibi dudaklarını dudaklarıma örttü.
Bedenime yüksek dozda elektrik veriyor gibiydi. Ellerim yanımda duruyor ve ne yapmam gerektiğini hakkında hiçbir fikrim olmadığını dışarıdan çok net bir şekilde belli ediyordu.
Başını hafifçe geriye çekti. Kapatamadığım gözlerimle öylece duruyordum. İçimdeki hisler iç güdülerimi harekete geçirmiş olacak ki bu sefer ensenini tutup dudaklarımı birleştiren kişi bendim.
Bunu başka türlü açıklamam mümkün değildi.
Belimdeki ellerini daha sıkı sarıp bedenlerimizi birbirine yasladı. Belli belirsiz karşılık verişlerim ve bunu fark ettiğinde gülümseyen dudakları beni olduğum yerden bambaşka alemlere götürüyordu.
O benim sevgilimdi. Öpmem normaldi. Değil mi?
"Sen... sen çok başka bir şeysin Nida." Alnını alnıma yasladı. "Biliyorum, tanıyorum, ezberimdesin ama derine indiğim her an farklı bir halinle karşılaşıyorum. Bu bunun bana verdiği mutluluk ve heyecan..." gözlerini kapatıp derin bir iç çekti. "Ömrüm boyunca hiçbir yerde görmediğim kadar güzel. Beni her daim peşinde sürüklüyor. Yanında olmadığım deliriyorum. Ne yaptığın, nasıl olduğun bunlar benim aklımda dolanan düşünceler. Sen kimsesiz diyorsun ya kendine.." bu sefer işaret parmağını kafasına yasladı. "Burası da sensiz kimsesiz kalıyor. İçi ıssızlaşıyor."
Parmak uçlarıma uzanıp kollarımı boynuna doladım. Bunu bekliyor gibi belime sarılıp beni havaya kaldırdığında daha da sıkı sarıldım.
"Seni çok seviyorum."
Başını boynuma gömmüşken derin bir nefes aldı ve tam şah damarımın üzerine uzun bir öpücük kondurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gönderiliyor;Hanımeli Texting
HumorGeçmiş, unutulduğunda, ya da hatırlanmadığında karanlık suların altına gömülebilecek kadar basit olaylar silsilesinden ibaret değil. Tarih bir şekilde tekerrür eder ve geçmiş ne olursa olsun geçmemek için elinden geleni yapardı. Ve benim çıkmazları...