3.0

92 16 56
                                    

Oflaz elindeki yüzükle karşımda öylece dururken ben bedenime bir anda yüklenen ateş ile baş etmeye çalışıyordum.

Gerçi o da tıpkı benim gibi heyecandan öleceğini titreyen elleri ve alnında biriken boncuk boncuk terlerinden sonuna kadar belli ediyordu.

"Tamam hayvan olduğumu ve bunun bu şekilde yapılmaması gerektiğini biliyorum ama daha fazla ertelenmesine dayanamıyorum."

Dudaklarıma yerleşen kocaman tebessümün eşliğinde oturduğumuz yerden kalkıp beni de elimden tutup ayağa kaldırdı. Sağ dizinin üzerine çöküp yüzüğü tekrardan bana doğru uzattı.

"Sen benim hayatımın her alanısın Nida. Çocukluğumsun sen benim, büyürken en çok gördüğüm yüzsün, bir başkası ile oynadığında oturup beni ağlatan tek kişisin. Sonra gençliğimsin. Tek tek her mektupta okumuş olma ihtimalinle beni hayata yeniden bağlayansın. Sonraysa, şimdimsin. Önüm, arkam, her alanım. Ben sensiz sadece eksik değil, ben sensiz direkt olamam. Kollarım gider, çünkü onlar seni sarmalamazsa gereksiz gelir bana. Gözlerim zifiri karanlığa bulanır, senden başka bir gözü görmek eziyettir artık. En önemlisi kalbim parça parça olur. İçindeki her şey alınmış olur ve o da çalışmaz. Bende kollarıma amacı, gözlerime cenneti, kalbimeyse huzuru sonuna kadar mühürlemek istiyorum. Kokun her daim çevremde, bakışlarım başımı çevirdiğim takdirde seni görecek kadar yakınımda ol istiyorum. Karım ol istiyorum, biz olalım istiyorum. Küçükken oynadığımız evcilikler gerçek olsun istiyorum."

Nefesim boğazımda takılı kalmış bekliyordu. Gözlerimde biriken yaşlar bu defa mutluluktan olduğunu belli eder gibi acıtmazken, kalbim karşımda heyecandan kıpkırmızı kesilmiş adamı kendine ezberletiyordu.

Bu diyordu. Bu bizim çocukluktan beri bildiğimiz tek isim, o bizim sevgimiz, aşkımız, iyi olan her şeyin baş kahramanı.

"İki gündür burası bomboştu benim için. Kimin gelip gelmediği önemli değildi, sen yoktun. Ev gibi hissettirmedi, çünkü benim evim değildi burası. Dört duvarın yok belki, bacan, penceren. Ama evimsin işte. Mutlu olmak için tek ihtiyacım, bu hayatımın tek gerçeğisin."

Etrafımızdaki her şey flulaşmış, sanki şu koca dünyada bir biz kalmışız gibi, gözlerimin içine bakan gözleri olmasa ben artık hiçbir şey göremeyecekmişim, onsuz yok olacakmışım gibiydi.

Ben koca bir ağaçmışım da, tek dalım oymuş gibi.

"Seninle uyanmak, seninle uyumak, her faaliyetimi seninle yapmak, artık hanımcılığımı resmileştirmek istiyorum hanımelim."

Daha fazla durmadım, kollarımı boynuna sıkıca doladım. Aramızda kalan elleri sırtıma bulurken ben içimdeki tuttuğum, tutamadığım her yaşımı omzuna bıraktım.

Onunla geçirdiğim anlarımı, onsuz mahvolduğum hatıralarımı ve hayaliyle yaşadığım gerçeğini.

"Benimle evlenir misin?"

Başımı yukarı aşağıya salladım.

"Evet, tabi ki evlenirim. Tabi ki gerçekleştiririz hayallerimizi. Uyanırız beraber, olurum evin. Tıpkı ilk gördüğüm andan beri bana olduğun gibi."

Titreyen elleriyle elimi tutup yüzüğü taktı. Ortasında kocaman bir taş, kenarlarında minik minik taşları olan bir modeldi.

O kadar güzeldi ki, ben arasaydım, uğraşsaydım ancak bu kadar güzelini bulabilirdim.

Tıpkı o her dizide, filmde olduğu gibi kollarını belime sardı ama döndürmedi. Yüzü boynumun hizasındayken bu defa yaşlarını bir diğerine emanet eden kişi oydu.

Gönderiliyor;Hanımeli TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin