"Ağzıma sıçmayacaksınız eğer, aklımda çalıp duran bas gaza şarkısını susturmak için biriniz konuşabilir mi acaba?"
Hepimiz mutfakta oturmuş öylece birbirimize bakıyorduk. Daha doğrusu mutfak sandalyesine oturup tek kelime etmeyen Oflaz'a bakıyorduk. Kızacağını tabi ki de biliyordum ama sessiz kalması beni kızmasından çok daha fazla korkutuyordu.
Benim dahi yüzüme bakmadan öylece dışarıyı izliyordu.
"Abi?"
"Bana Çınar'ı çağır Nil, akşam bizim eve."
Ayaklanmasıyla benimle beraber Nil'de ayağa kalkmış, Cüneyt kendini içini boşalttığı dolaba sokmuştu.
Burada tam olarak onun rolü neydi bilmiyorum ama ucunun ona dokunacağı fazlasıyla belli oluyordu.
"O dolabın önüne koltukları falan çekin de akıllansın Habeş maymunu. Ayrıca valizlerinizi hazırlayın gidiyoruz."
Yanımdan geçerken elimi tuttuğundan bende onunla beraber mutfaktan çıkmak zorunda kalmıştım ama içeriden bağırışlar değil salonun evin dışından duyulacak gibiydi.
"Senin içtiğin kolanın meyan köküne dadanan farenin sülalesini sikeyim Oflaz! Kapalı alanlara girsem de kalamıyorum ben açın lan şunu!"
Tabi bu asla onun umurunda olmazken bahçeye çıkıp oradan da arabaya doğru ilerlemeye başladık.
"Nereye gidiyoruz?"
Arabanın yanına geldiğimizde benim kapımı açıp binmemi beklemeye başladı. Tabi ki ben binmek yerine ellerimi göğsümde bağlayıp ona bakıyordum. Gözlerinde çözemediğim duygular vardı.Tek emin olduğum ne sadece kızdığı ne de sadece korktuğuydu.
" İstanbul'a mı dönüyoruz Ofla-"
"Nida kafam çok bulanık, ne düşünmem gerektiği ya da ne yapmam gerektiği hakkında hiçbir fikrim yok. Sadece uzaklaşmak istiyorum ve bunu tek başıma yapmak istemiyorum yanımda senin olman gerekiyor. Çünkü kafamı toparlayabilecek tek kişi sensin." Ellerimi yanağına götürdüğümde gözlerini kapatıp derin bir iç çekti. "Bak şu an mesela, her şey geçti ve ben sana sarılıp uyumak istiyorum."
Elimi çekip kollarımı bedenine sardım.
"Eve girelim uyuyalım sevgilim, bunun için İstanbul'a kadar beklememize gerek yok ki." Kollarını sırtıma sardığı gibi beni havaya kaldırıp arabaya bindirdi. Bir şey demeden kapıyı kapattı ve ön taraftan dolanarak arabaya bindi.
"Biliyorum ama orası bizim evimiz, tek başımıza olmamız daha rahat hissettirecek gibi. Ayrıca..." torpidodan suyu ve ilacı alıp paketinden çıkararak bana uzattı. "Açsın, az ilerde yemek yeriz ama bulantın olur muhtemelen. Bu iyi gelir."
Düzgün düşünemediğini ve iyi hissetmediği anlıyordum ama o bu anında bile beni düşünmekten bir adım geriye gitmiyordu.
Konuşacağımız ya da en azından benle bir şeyler paylaşcağını düşündüğüm araba yolculuğu birkaç şey konuşmak haricinde fazlasıyla sessiz geçerken bir buçuk saatin ardından İstanbul'a varmıştık.
Evin bahçesine girdiğimizde arabayı kenara çekip tekrardan benim kapımın önüne geldi. Yine bir şey demeden kollarını dizimin altına ve sırtıma doladı. Arabadan indirdiği gibi aynı şekilde evin bahçesinden geçip içeriye girdik.
Tıpkı düşündüğüm gibi, direkt benim odama çıktık.
"Ben üzerimi değiştirip geliyorum, bir şey istiyor musun mutfaktan?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gönderiliyor;Hanımeli Texting
HumorGeçmiş, unutulduğunda, ya da hatırlanmadığında karanlık suların altına gömülebilecek kadar basit olaylar silsilesinden ibaret değil. Tarih bir şekilde tekerrür eder ve geçmiş ne olursa olsun geçmemek için elinden geleni yapardı. Ve benim çıkmazları...