Hepimiz ayaklanmıştık. Fırat, Tuna, Uygar ve Cüneyt Oflaz'dan önce Oğuz'un önüne dizildiklerinden ben yanıma dönmüş sakinleşmesi için içten içe dua ediyordum.
Çünkü dışarıdan bakan biri bile gözlerindeki öfkeyi, nefreti bir kitap gibi okuyabilirdi.
"Ne işin var oğlum senin burada?"
Cüneyt masanın kenarında duran, misafirleri karşılarken ikram ettiğim kolonyanın kapağını açtı ve bir anda Oğuz'un üzerine boca etti. Ve evet, cebinden çıkardığı çakmağı ile ortalığı karıştan yine herkesten önce oydu.
Şaşırmadık dimi?
"Dinime imanıma yakarım seni, zaten bu ara çok adanalı izlemişim avlarım seni burada. Hem ayrıca kardeşim mi? Sen Oflaz'ın üvey olan deccal kardeşi bile olamazsın sonradan görme kenafir!"
Onlardan ilgimi çekip tekrardan Oflaz'a döndüm. Yumruk yaptığı elleri sıkmaktan titriyordu ve sanmaktan çok eminim ki bu günümüzü mahvetmemek için kendini bu denli kasıyordu.
Yoksa ağzında bardak patlatan adam ne diye kenarda doğuracak gibi mora dönecekti ki?
"Sevgilim lütfen sakin ol, hem belki sadece tebrik etmeye geldi?"
"Bugüne güzel bir iz bırakmaya gelmiştim ben gençler, malum bıraktığım izler bitmiyor benim."
Gözlerini kapattığı sırada ellerim ellerinin üzerine kilitlenmişti.
Hayır bu asla bir tebrik konuşması değildi...
Bu sakat tam anlamıyla kaşınıyordu ve belasını bulacağı yer bu an olmamalıydı.
"Senin izini sikerim. Bak, tekrar ediyorum Oğuz dinlene dinlene sikerim. İz nasıl çıkartılır öğretirim ve unutmak için sayısız kere siker hayat seni. Anlatabiliyor muyum..." Polat içini yoklar gibi Oğuz'un kafasına vurdu. "İlla fragmanlı bir alt yazı istiyor musun?"
"Sakin ol şampiyon, izlerim ve ben mutluyuz. Tensel temas için fazla-"
"Çenenin bağını sikeyim senin ben be artık."
Ne ara arkasından dolandığını anlamadığım abim çenesine attığı sert yumruk ile Oğuz'u resmen iki seksen yere sermişti. Bakışları yerde yatan maganda ile salon arasında gidip gelirken kocaman bir gülümseme ile ellerini iki yana kaldırdı.
"Oh be, sessizlik."
"Murat abi hazır kolonyalı duruyorken yakayım mı çakmağı?"
SABIR!
"Oğlum ayılır bu sefer çenesi durmaz. Söz bir gün yine bayıltırım bu puştu istediğin gibi yakarsın."
Sanki iki dakika önce kavga edilecek bir ortam yokmuş gibi Cüneyt kocaman bir kahkaha attı ve Oflaz'ın yanına gelerek kafasına sarıldı.
"Bana böyle bir enişte verdiğin için sağ ol kardeşim. Dua et onun daha çok sevmemeyeyim, valla pabucunu dama atmam direkt yakarım."
Cüneyt'e adanalı dizisini ve dolaylı yoldan her sıkıştığında yakma fiiline sarılmasını kim öğrettiyse eminim içimden aldığı beddualar ile bir yerden yuvarlanıyordur.
Teşekkürler.
✨✨✨
Saçma sapan bir olayla devam eden sözümüz nihayet kahve faslına geçtiğinde bütün misafirlerin nasıl içtiğini öğrenip kızlarla beraber mutfağa akın etmiştik.
"Yalvarırım Tuna'nın kahvesini ben götüreyim, içine fare zehri koymam lazım. Güzelim elbiseme kısa diyor, sapık gibi bacaklarımı dikizliyor. Geri kafalı odun, görmediği şey sanki! Onun yüzünden kıyafetlerimi kilitlemeye başladım. Çünkü dağdan beş dakika önce inmiş sevgilim bir keresinde dolabıma girip şortumu ve elbisemi kesmişti! Ah o günden sonra iki ay suratına bakmamıştım ayının!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gönderiliyor;Hanımeli Texting
HumorGeçmiş, unutulduğunda, ya da hatırlanmadığında karanlık suların altına gömülebilecek kadar basit olaylar silsilesinden ibaret değil. Tarih bir şekilde tekerrür eder ve geçmiş ne olursa olsun geçmemek için elinden geleni yapardı. Ve benim çıkmazları...