3.6

26 5 17
                                    


Sakin olmalıydım. Evet şu an üzerimde olmasının dahi hayal geldiği gelinliğimin içinde, çok değil bundan bir sene kadar önce hayatımda olabileceğini tahmin bile etmediğim adamın yanında, en çok da sayısız karanlığı atlattığım ve ailem saydığım o iki kişinin aksine gerçekten ailemin yanında olmuş olabilirdim. Ve ben tam olarak bunlarla ve bunların sebep olduğu heyecanla başa çıkamıyordum.

Ama artık benim bunları aşmış ve gündelik hayatıma dahil etmiş olmam gerekiyordu.

Çünkü her insan sevilirdi, her insan evlenme hayalleri kurarken gelinliğinin olabileceği ihtimalini benimser ve ailesi tarafından sevileceğini düşünürdü.

Bense bunlara çok geç kavuşmuş ve sırf bu yüzden her an gidebileceklerinden ya da daha korkuncu bir gün birinin her şeyin bir rüya olduğu söylemesinden çok korkuyordum.

"Sevgilim ben o gelinliği zaten yarın görmüş olacağım, inat etme çık artık."

Son bir kez daha aynaya baktım. Bu gelinliği o seçmişti, gerçi eminim ben mağaza mağaza dolaşıp aylarımı harcasaydım şu an üzerimdeki gelinlikten daha güzelini bulamazdım.

Bembeyaz üzerime oturan bir modeldi ve kabarıklıktan uzak, tül ve taşlarla işlenmiş bir gelinlikti.

"Güzelim, o kapıyı açmam sadece birkaç saniyemi alır biliyorsun değil mi? Ses de vermiyorsun korkmaya başlıyorum artık."

Sadece o değil annemlerde yanındaydı ama ben sanki evleceğimiz bugün belli olmuş gibi her şeyin idrakını tam olarak şu an yaşıyordum.

Seri bir şekilde üzerimi giyinip gelinliği yatağın üzerine bıraktım. Gerçekten her şey hayal ettiğimden de güzeldi. Düğün yerimiz, evimiz, odalarımızın dekoru...

Hayır bunları bensiz seçtiği için kızgın ya da üzgün değildim, aksine nereden ve nasıl hatırladığını bilmemekle beraber benim düşüncelerimi baz alarak yapmıştı her şeyi.

Tıpkı Beril'in dediği gibi, ağzımdan çıkan her kelimeyi ezberlemiş ve bu şekilde bir dünya yaratmıştı bize.

Evimizin duvarları çocukluğumuzdan bir sürü fotoğraflarla süslenmişti. Tıpkı yazlıktaki ev gibi mutfak alabildiğine büyük ve eşyalar bakımından zengin, salon kocaman bir şöminenin dizaynıyla tasarlanmıştı.

Küçükken istediğim gibi her oda bambaşka renklerde ama bir o kadar uyum içerisindeydi.

Ben sadece Oflaz'ın bunca şeyle uğraşırken bir de benim çocukluklarımla uğraşmış olduğu gerçeğinden dolayı çekiniyordum.

Neden mi?

O ilkokul arkadaşım dediği kız yüzünden bir misilleme yaşamıştık. Kız Oflaz ile görüşmek için sosyal medyadan yazdığında, ki bu buluştukları günün ertesi günü yaşandı, ufak çaplı delirdim. Kıza bir adres verip Oflaz'ın yerine ben gittim.

Hayır tabi ki kıza saldırmadım, sadece oturup bir kahve içtik. Yani en azından ben içtim o da biraz olsun yandı.

Ne yani, gelip de bana 'ben Oflazcımı bekliyordum, sen kimsin' deyip yüzüğümü gösterdiğimde de 'Oflaz bekar, sen benle kafa mı buluyorsun' diye cırlamasına sessiz mi kalacaktım?

Ayrıca gerizekalı kocamın parmağındaki alyansı tam olarak ne algılamıştı onu da bilmiyordum.

Oflaz'da doğal olarak benim buluşmuş olmama kızmıştı çünkü kızla bir daha görüşme gibi bir planı olmadığını söylemişti. Zaten bir buluşma üzerine değil, karşılaşarak tanıştıklarını üzerine basa basa anlatmıştı.

Gönderiliyor;Hanımeli TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin