"Nasıl geçti geceniz? Ay ne dedi abim?" adeta yaşlı bir teyze gibi dizlerine vurarak bana döndü. "Öptü mü en sonunda artık?"
Aniden kaldırdığım yüzümle bunu bir cevap olarak algılayan Nil oturduğu yerden kalktı.
"Ay öpüştünüz mü en sonunda? Allah'ım şükür! Sizi basmak çok zevkli olsa da aranızdaki çekimin büyüsüne yenilmemek çok zordu. Nasıl hissettin o an? İlk kim başlattı?"
"Ben uyumaya gidiyorum."
Yoksa biraz daha burada durursam Nil'in ahiret soruları ile yerin dibine dibine girecektim.
Koltuktan kalktığım an kolumu tutup tekrar yerime oturttu.
"Tamam ya sormayacağım bir şey. Tanıştın mı bari bizimkilerle onu söyle."
Konunun dağılmasıyla yan dönüp gülerek başımı salladım. Gerçekten psikoloğa anlatacak o kadar çok şey yaşamıştım ki, en zirveler hep Oflaz ile beraber olanlardı.
Mutfaktaki konuşmalarız, kabul etmekte biraz zorlansam da beni sıkıştırdığı her an... özellikle de bu akşam yaşadıklarımız. Hepsi hayal gibiydi.
"Tanıştım. Teklif ettikten sonra oraya gittik o kadar komiklerdi ki, Cüneyt ve Polat'ı sinema filmi gibi saatlerce izleyebilirdim."
Bir anda ellerini çırpmaya başladı.
"Ay harika! Kayınbiraderim favoriler arasındaysa bu iyiye işaret demektir." Anlamadığımı fark ettiğinde devam etti. "Polat Çınar'ın erkek kardeşi."
"Sen abinin en yakın arkadaşının abisi ile mi birliktesin? Hem hani senin arkadaşının abisiydi o?"
Telefonunu çıkarıp beş kişilik bir fotoğraf gösterdi. Tanıdık gelen tek kişi Polat olurken diğerlerine de bakındım.
"Çınar'lar üç kardeş. En büyüğü benim kocam, ortancası Polat, en küçüğü de Ahu. Yani aslında en yakın arkadaşım bir yandan da görümcem. Biz Çınar'la çıkmaya başladığımız zaman Polat'ın Çınar'ın kardeşi olduğunu bilmiyordum. Bir gün tesadüfen yanımdayken aradığında öğrendim. Hem sen benimle alakalı bir şey konuştun mu abimle?"
Bahçenin kapısından buraya doğru gelen Oflaz ile ikimizde doğrulduğumuzda dudaklarımı kıpırdatmadan fısıldadım.
"Henüz fırsatım olmadı konuşamadım ama bu akşam konuşmaya çalışırım."
"Güzelliklerim ne yapıyorsunuz burada?"
Poşetleri masaya bırakıp yanıma oturdu. Eli başımın arkasından dolanırken bende başımı koluna doğru yasladım.
"Oh be, hemen satıldım. İnsan bir der ne yapıyorsun güzel kardeşim, akıllı uslu kardeşim, bana hiç benzemeyen dürüst çalışkan kardeşim. Ama varsa yoksa Nida. Varda yoksa sevgilim, varsa yoksa karım. Ne biçim hanımcısın sen?"
Yüzünü her zaman olduğu gibi boynuma gömdü.
Bu hareketine yükseldiğimi acaba tam olarak ne zaman çakacaktı? Çünkü ben elektrik çarpmışa dönmekten bir hal olmuştum da.
"Sen bana karım mı diyorsun?"
"Hı hı."
Allah'ım yardım et.
"Sizin bu mıç mıç hallerinizden bana gına geldi odama gidip ağlayacağım görüşmemek üzere."
Arkasına bakmadan balkondan içeri girdiğinde Oflaz'da başını kaldırıp saçlarımla oynamaya başladı.
"Nasılmış benim güzel sevgilim görüşmeyeli?"
Telefonumu işaret ettim.
"Hani sadece yarım saat olmuş ama?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gönderiliyor;Hanımeli Texting
HumorGeçmiş, unutulduğunda, ya da hatırlanmadığında karanlık suların altına gömülebilecek kadar basit olaylar silsilesinden ibaret değil. Tarih bir şekilde tekerrür eder ve geçmiş ne olursa olsun geçmemek için elinden geleni yapardı. Ve benim çıkmazları...