"Olsun, bizde biricik Toprak Gözlü Çocuğu evinde beklemiş oluruz."
Nil anlamadığım bir samimiyetin eşliğinde başını sallayıp hepsinden önce yanıma geldi. Garip bir şekilde tanıdık geliyorlardı. Özellikle sürekli bana bakıp duran o çocuk.
"Bu güzeller güzeli de-" Nil eliyle beni işaret ettiğinde bu sefer o çocuk atıldı.
"Nida, biliyoruz evet."
Kararlı bakışlarının ardından salıncaktan kalktım. Cebimdeki telefonu olabildiğince dikkat çekmeden çıkarıp ezberimdeki numarayı tuşladım.
Kim olurlarsa olsunlar, Oflaz olmadan onlarla baş başa kalmak istemiyordum.
Telefon ilk çalışta açıldığında herkesin ortasında kulağıma götüremeyeceğimden zaten yanıma gelmiş Nil'e dönerek içeriyi işaret ettim.
"Ben bi lavaboya gidip geliyorum." Gayet rahat bir şekilde başını sallaması beni daha fazla merakta bırakırken bahçenin kapısı tekrardan açıldı. Bu sefer gelenler Faruk amca, Safiye teyze ve Oflaz'dı.
Evin girişine attığım adımı tekrardan balkona yönlendirip rahat bir nefesin eşliğinde Oflaz'ın kulağında tuttuğu telefonu kapattım. Tek elinde ondan fazla poşet vardı ama o bunu asla umursamamış, aradığım için telefonu açıp konuşuyordu.
Bahçenin etrafından balkonu tarayan bakışları beni bulduğunda poşetleri kenara bırakıp bana doğru gelmeye başladı.
Uygar denen kişi bunu asla umursamadan önüne geçti ve kollarını Oflaz'ın sırtına baya sert olacak şekilde vurmaya başladı.
"Sana da merhaba kardeşim, bende seni gördüğüm için çok memnun oldum özlemişim falan."
Bakışları benden ayrılmadan başını salladı ve Uygar'ın aksine sırtına elleri koyup uzatmadan geri çekildi.
"Bende kardeşim bende de, bekle biraz."
Bu sefer kimse engellemediğinden yanıma geldi. Gözleri sanki hasar tespiti yapar gibi bütün vücudumda dolanıp en sonunda gözlerimde son buldu.
"Bir tanem iyi misin sen?"
Gözlerimi kırpıştırıp diğerlerinin daha fazla ilgilisini çekmemek adına kulağına doğru fısıldadım. Tabi ki bu balkonun öbür ucunda duran Nil'i burnumuzun dibine, diğerlerinin de odağını bize kilitlemişti.
İki dakika zaman dursa olmaz mıydı sanki?
"Gelenleri tanımadığım için korktum biraz."
Şu an yüzünde tam olarak mutluluk vardı. Sol yanağındaki gamzesini belirleştiren bu hareketinin beni daha fazla etkilememesi adına gözlerimi kaydırdığımda bu sefer bakışlarıma isabet eden dudakları, gözlerimi hızla kapatmama sebep oldu.
Allah'ım ben neden bu çocuğun dudaklarıyla bu kadar sınanıyordum?
"Senin korktuğunda ilk aradığın kişi ben miyim?"
"Başka kimim var ki?"
Elini omzuma atıp kollarını bedenime sardı. Dudakları her daim olduğu gibi yine saçlarımdaydı.
"Ben bir şey oldu sandım, telaşa kapıldım."
Maşallah deve ile yarışacak boyu yüzünden çenemi göğsüne yaslayıp gözlerimi kıstım. Buradan da bu kadar güzel olamazsın ya!
"Ne yani? Ben seni aradığımda sadece telaşa mı kapılıyorsun yani? Ben seni sadece telaşa kapılman gerektiği zamanlarda mı aramalıyım? Peki ya çok teşekkür ederim yerimi bild-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gönderiliyor;Hanımeli Texting
HumorGeçmiş, unutulduğunda, ya da hatırlanmadığında karanlık suların altına gömülebilecek kadar basit olaylar silsilesinden ibaret değil. Tarih bir şekilde tekerrür eder ve geçmiş ne olursa olsun geçmemek için elinden geleni yapardı. Ve benim çıkmazları...