1.3

143 20 90
                                    

"Pars abi benim, Nida."

Derin bir nefes aldığında aklıma gelen bütün kötü ihtimaller birbirlerinin arkasını kovalıyordu.

"Abicim Oflaz yanında mı?"

Bakışlarım hala uyuyan Oflaz'a döndü.

"Evet ama uyuyor."

Anladığını belli eder gibi mırıldandı.

"Uyandığında ona beni aramasını söyler misin Nida? Hatta mümkünse uyandır ve yanıma gelmesini söyle olur mu? Şimdi benim kapatmam gerekiyor kendinize dikkat edin. Oflaz yanından ayrılmasın."

Arkadaki sesler yükselirken telefonu kapatmış ve ben öylece kalakalmış bekliyordum.

Oflaz o kadar güzel kafamı dağıtmış, o kadar güzel farklı şeyleri düşünmemi sağlamıştı ki ben şu iki gündür bir kere kamera olayını aklıma getirememiştim.

Kim olduğuyla alakalı hiçbir fikrim yoktu. Annem ya da babam bunu yapmış olsalar nedenlerini düşünmek bir çıkmaza bakmakla eşdeğerdi. Çünkü onlar için dışarıdan bakılan her imaj kusursuz olmalı ve kimsenin onlar hakkında olumsuz tek bir laf etmelerine müsaade etmezlerdi.

Bundan dolayı onlar yapsa da paylaşamazlar öylece kalırdı ki bu da bir çaba gerektiren sonuç vermezdi. Evimize yabancı biri girip çıkmadığından ya da temizlikçilerin bile bir gün önceden seçilip her zaman başka insanların gelmesiyle bu ihtimal de çöp oluyordu.

"Nida."

Gözleri sonuna kadar açık, şoku şok olmuş şekilde bekleyen Oflaz gerçekten burada olup olmadığını anlamak ister gibi hala belimde olan değilde diğer eliyle gözünü ovuşturdu.

"Ben seninle mi uyudum?"

"Hayır, sen uyuyordun bende başka yatacak her olmadığı için odada yanına kıvrıldım ama gerçekten aramızda en az iki kişi yatacak kadar yer vardı. Dedikleri gibi hemen uyanmadın ve rahatsız olmadın. Ama bir süre sonra belimi tutup çektin ve böyle kaldık. Uyanırsın diye hareket de edemedim çok yoruldun zaten benim yüzümden bütün gün."

Şaşkınlık yerini büyük bir gülümsemeye bırakırken belimdeki elini yanağıma taşıdı ve yüzümdeki saçlarımı kulağımın arkasına aldı.

"Hayatımda ilk defa niye böylesine güzel uyduğum şimdi belli oldu desene."

"Ama sen kimseyle uyuyamıyor-"

Baş parmağının kenarıyla dudağımın kenarını hafifçe okşaması cümlemi bölmek değil adeta paramparça ederken nefes almadan öylece duruyordum.

İmdat!

"Çok güzelsin biliyor musun? Böyle sana baktığım zaman seni nasıl hak ettiğimi saatlerce düşünesim geliyor. O kadar durusun, o kadar beyazsın ki..." yüzüme doğru eğildiğinde gözlerimi hızlıca kapatmış dudaklarının yanağıma değmesiyle artık mora dönüşüm tamamlanmıştı.

"Sen benim mucizesin. Sen olmasaydın ben Oflaz olamazdım. Eksik olurdum, tamamlanamazdım."

Aklımda ona söylemek için bir sürü cümlem vardı ama hangisini söylemem gerektiğini karar verecek kadar kendimde değildim.

Oflaz değil bana bu kadar yakın olmak, elimi dahi tutsa ben konuşamayacak hale geliyordum. O benim hayatımda her sıfatın tekiydi. Her sıfatın sahibi, her sıfatın ilkiydi.

Gönderiliyor;Hanımeli TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin