30| ÜÇ KİŞİLİK GECE

1.1K 71 17
                                    

Evet... Biraz ateş bacayı sarsın mı artık? 💞😜

***

Yatağımıza döndüğümüzde duş almamak için uzunca direttiğimi şimdi yeni yeni idrak ediyordum uykudan aralanan gözlerimle, istememiştim evet, çünkü...

Onun kokusuna bulanan hücrelerimdeki bu aromanın suya karışıp yok olacağı ihtimali bile beni deli ettiğinden, bunu zerre istememiştim.

Yaşanılanlardan sonra sereserpe uzandığım sıcacık göğsün üzerinde ne ara uykuya daldığımı dahi farkında olamayacak kadar aklım firardaydı belki de...

Ve şüphesiz bu, aşina olmadığım garip bir his bulutunun içimde yarattığı ağır, ama en güzel tahribattı şu zamana kadar tattığım.

Joseph'in göğsüne yaslanmış olan yanaklarımla, yüzümün ağırlığıyla oraya daha da yapışır gibi şişkinleşmiş bir halde bulmuştum kendimi. Gözleri kapalı, solukları düzenli bir şekilde uyuyordu. Yüzündeyse onu daha önce hiç öyle görmediğim türden huzurlu bir mimik takınmış, güzel bir rüyanın tam ortasında gibiydi.

Ara ara gördüğü kabusları artık görmediğine şahit olmak, güzel bir his yığmıştı üstüme.

Eskiden nasıl biri olduğumu, ne tür bir hayat sürdüğümü neredeyse silmişti zihnim kendiliğinden çünkü ben, burada... Tam da olmak istediğim asıl şeyi bulmuştum sanki.

Onu uyandırmamaya ekstra özen göstererek, yatakta ona doğru hafifçe yükseldiğimde yüzlerimiz birbirine oldukça yakındı ve kendiliğinden gelen bir istekle işaret parmağım harekete geçmişti ona doğru çoktan.

Kavisli yüksek burnu üzerinden dokunmadan hayali bir çizgi gibi gezdirdiğim parmak ucumun sıradaki rotası korkusuzca baktığım o kirpikleri bulmuş, oradan da şekilli dudaklarına yol aldığında dolunayda yaşadığımız o dakikalarda kasıklarımın ardında gezdirdiği vişne çürüğü dudaklarımın verdiği hissiyat bir an için tenimde bir yumru gibi canlanmıştı sanki.

Refleksle elimi geri çekip utançla yüzümü kapattığımda, kendi kendime aptal gibi sırıtırak gülerken buldum benliğimi.

Sahneler aklıma bir bir fotoğraf kareleri halinde düşmeye devam ederken, ayaklarımla yatakta debelenmemek için zor tutuyordum.

Bakışlarım bir an için tam yatağın karşı hizasında olan aynaya çevrildiğinde, loş ışığın muzip karanlığına rağmen boynumda adeta bir kristal gibi parlayan mührü görmemle tam da yaşadığımız o titreme anı zihnime düşmüş ve iz'in olduğu yerin içimi gıdıklar gibi sızlatmasına şahit olmuştum.

Parmaklarım bu sefer kendi işaretlendiğim yere doğru giderken, tırnaklarımın ucuyla hissedebildiğim minik kabartılardan sonra tuhaf bir şekilde yine gülümsemiştim.

"Şafak vaktinde arsız ve tatlı bir omega ha?"

Ne?!

Duyduğum çatallı kısık ses ile birden yerimde sıçramıştım şimdi.

"Sen! Uyumuyor muydun?!"

Duyduğum kıkırtı ile yerin dibine giren yüzümü sanki böyle yaparak gizlenmem mümkünmüş gibi yastığa gömdüğümde boğukça duyulan sesimle devam ettim.

"Tanrom! Tam bir düzenbazsın, bir de uyuyor gibi yaparok nasıl da soluklarını da yovoşlatıyor ah, yılın aktörü!!"

Joseph Dorian, bu sırada yatakta hiçbir şey olmamış gibi rahatça gerilirken, bir kolunu kendi başının altına koyarak cevaplamıştı beni.

"Kurdunu sen de bu şekilde kolayca kontrol edebileceksin yakın zamanda..."

Yastıkla kendimi boğmaya ramak kaldığında bir an merakla başımı ordan kaldırıp kaşlarım havalanarak ona dönmüştüm hemen.

TANRI'NIN ADASI: MühürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin