BİRAZDAN OKUYACAK OLDUKLARINIZDAN BEN SORUMLU DEĞİLİM TAMAM MI CANIM BEBEĞİM ÇOK SEVGİLİ TATLIŞ OKURLARIM BENİM... YORUM&OYLARINIZI DA BOLCA BIRAKIN OLUR MU EHE :")
***
Yaklaşık 1 saat 48 dakikadır aralıksız bir şekilde koşan ve adanın yarısını adeta tavaf eden ikili terlemelerine rağmen yorulmak nedir bilmezken, fazla enerjilerini atarak kurtlarını rahatlatmaya çalışıyordu.
Tırmandıkları tepede vardıkları koy gibi bir düzlüğün ortasında gördüğü minik bir şelaleden sonra Valeria, "Biraz mola?" Diyip su içmek için durgun göle doğru yaklaşmıştı yavaşça.
Dizleri üzerinde hafifçe eğilerek avuçlarına doldurduğu tatlı suyu dudaklarına götürdüğünde, hararetinin hala sönmediğini anlamış, önce sıkıntıyla çimler üzerine oturup sonra da başının altına koyduğu koluyla uzanmıştı sere serpe.
Joseph'in üstünde sadece şort varken, Valeriadaki tek bir farkla ince askılı bir tişörttü. Hem terlemekten hem de az önceki içtiği su yüzünden kan kırmızı dudaklarının kenarından taşan damlalar, boynundan göğsüne doğru süzülüp ıslatmıştı tenini.
Joseph, ayakta tam önünde onu izliyordu, koşmaktan hala inip kalkan göğsüne eşlik eden gözlerinin o parıldayan tene daldığını bile farkında değildi.
Omega, yanındaki boşluğu pat patlayarak thita melezini dinlenmesi için davet etti. Saniyeler sonra dizleri üzerine inen adam da çimenler üstüne uzanmıştı sırt üstü. Gökyüzü bu gece yarısı oldukça berrakken, yanlarındaki minik şelaleden dökülen su sesleri de huzuru vericiydi ve dolunay da kendisini iyice göstermekteydi. İşte şimdi bir süredir, iki kişilik koca bir yalnızlıkla sessizlik hâkimdi...
"Joseph... Aklıma takılan bir şey var..."
İkisi de hala yıldızları izliyorken, diğeri de bu soruyla beraber 'hımm?' lamıştı devamını duymak ister gibi. Valeriaysa tereddüt dahi etmeden sormak üzereydi.
"Ben, hangi sürüye ait olacağım?"
Dakikalardır bakışları gökyüzünde olan Joseph, şaşkın bir yüzle şimdi solundakine döndüğünde, aralanan dudaklarıyla ne diyeceğini bilememişti önce.
Omega Wolt'un nefesinin sesini kuvvetli alıcıları sayesinde kulaklarının taa içinde duymaya devam ediyordu ve bir an için gözleri ağırlaşarak bunu duymamaya çabalayıp, "Onlardan birine dâhil mi olmak istiyorsun?" dediğinde, Valeria hemen ona doğru dönmüştü burukluğunu gizlemeye çalıştığı sesiyle.
İkisi de çimlerin üzerinde, bir göl kenarında, dirseklerinin üzerine ağırlıklarını vermiş bir şekilde uzanarak birbirlerine dönüklerdi. Valeria, kırmızıya çalan hareli siyah gözlerini elinde uğraşıp durduğu yeşil ota indirip onunla oyalanmaya devam ederken kısa bir düşünme sürecinden sonra cevapladı onu.
"Senin olduğun sürüye dâhil olmak istiyorum sanırım..." sesinde tuhaf bir arzu vardı.
Gözlerini elindeki bitkiden çekip şimdi Joseph'e doğru baktığındaysa, karşısındaki adamın dudaklarını sertçe birbirine bastırdığı gördü. Zor bir soru muydu?
Joseph Dorian, tam da "Ben bir sürünün mensubu değilim ve konumum itibariyle de olama-" Demek üzereydi ki, omegadan yükselen şu aldığı buram buram tatlımsı mistik koku ile duraksamıştı bir an için heceleri.
Beyaz tenli kadın, ne yaptığını bilir bir tutumla Joseph'e doğru uzattığı eliyle onun siyah uzun tutamlarına ilişen bir poleni yavaşça almış ve elini çekerken thitanın yanağını okşamayı da ihmal etmediğinden, "Oh... Ne oldu Dorian? Bir şeyler söylüyordun umm?" Demişti, sanki onu etkilemek için kastî olarak serbest bıraktığı kendi feromonlarından haberi yokmuş gibi davranıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANRI'NIN ADASI: Mühür
Fantasy[+18] "Sen Valeria... Benim olansın!" Nefesimi kesen içimdeki varlığı, en ücra kıyılarıma vuruyorken, kulaklarımda çınlayan tek ses... Mührümün sahibine aitti. "Ve de sen, ait olduğum tek gerçeksin!" *** Yıkılan ve doğumların azalıp insan ırkının a...