5| GEÇMİŞİN İZLERİ

2.1K 138 11
                                    

***

"İndirin beni, bırakın lütfen!"

Hızlı ve güçlü adımları bir saniye olsun durmazken, sessizliğini koruduğu o yerde beni hala duymuyordu. Geldiğim meydana geri dönerken, etraftaki bankların üzerinde soluklanan insanlar bizi görür görmez ayaklanıp önlerine eğilerek selam verdiğinde, görüş açım hala ters ve sırtında adeta bir patates çuvalı gibiydim. Bir yanda guruldayan karnımla da artık bir şeyler yemem gerektiğini sinyalini veriyordu.

Kimsenin hiçbir şey ikram etmemesi cabasıyken, belki de unuttuğum asıl şey, kendimi burada normal bir misafir sanmaktı. Sinirden gülmek istiyordum.

Doktorun kısa süreli hızlı temposu ile eğimli yüksek bir yerlere çıktığımızı anladığımda artık çırpınmayı bırakmış, sıcak teninin üzerinde mayışarak kendimi salmıştım çoktan. Burada hayatta kalabilmekl için zorluk çıkarmayı bir süreliğine askıya almam gerekiyordu belki de. Omzundan aşağı salınmış yorgunluğum yüzünden iyice dinginleşmiş gibiyken, bir yandan da beni nelerin beklediği konusunda içimde huzursuz bir telaş hissediyordum.

Kafamda binlerce cevapsız soru vardı ve ben açıkça kim olduğunu bile bilmediğim bir adamın kolları arasındaki kim olduğunu bilmeyen diğer bir kişiydim.
Hayat gerçekten tuhaftı.

Sonunda adımları duraksayıp beni yavaşça yere indirdiğinde, tam bir şey söyleyecektim ki benden önce davranarak, "Arkanı Dön." dedi, sesi olabildiğine netti.

Bir an kaşlarım havalanıp ifadem anlamsızca kaskatı kesilirken sebebini sormaya cesaret edememiştim ancak fazla düz ve ifadesiz bakıyordu. Sıkıntıyla nefes vererek ona sırtımı döndüğümde, bu sefer gözümün önüne serilen ve de adanın rakımının yüksek olduğu bir noktada olduğumuzu kanıtlayan uçurumdan kopan manzarayı görmemle dudaklarım büyülenmiş gibi açılmıştı.

"Y-yok artık..." diyebilmiştim.

Lekelerimi koyu mavi okyanus sınırlarına geçiş yapan açık gökyüzüne dikip bir an soyutlandım orada, ruhum bedenimi terketmiş gibiydi. Sanki izlediğim yerde bana bir şeyler anlatmaya çalışan detaylar vardı doğadan salınan. Gökyüzünün üzerinden çizgiler halinde alacalı geçişlere sahip olan daha koyu tonlar, sanki vücudumuzu sarıp sarmalayan kılcal damarlar gibi ince ve sonsuz bir açıyla atmosferle kesişiyordu. Bu görüntü sinirlerime ulaşıp omuriliğimden sızan koyu renkli bir şırınganın damarlarımdan içeri hücum edişini anımsatmıştı bana. Saniyelik bir histi.

Gözlerim kısılmış, birer çizgi halini aldığında zihnimde de benzer kasılmalar meydana gelip kafatasıma giren keskin ağrı ile elim saçlarıma kapandı. Acıdan ziyade midemi bile kaldıran bir çekilme hissediyordum iliklerimde, sanki içimde gezen başka şeylerin varlığı bir an esir almıştı.

Sonra sıkıca kapattığım gözlerimin önünde beliren görüntüler, eski hayatımdan sanki birer video şeridi kesitleri halinde canlanmıştı hayali.

"Üzgünüm Valeria... Tek suçun lanet bir şekilde güzel olmandı, bunu senden başka yapabilecek başka biri yok... Ve de donör olarak bunun için sadece sen uyumlusun." Demişti.

Arkasını dönüp yüzüme bakmazken benim sesim ise yalvarır gibi korkulu ve ağlamaklıydı. Çünkü bedenimin soğuk ve sert bir zemine demirlerle sabitlenmiş olması beni delirtecekti. El ve ayak bileklerimden, boynumdan, üzerinde yatırıldığım yüzeye adeta hapsedebilmiş gibiydim aletlerle.

TANRI'NIN ADASI: MühürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin