66

436 42 20
                                    

Çise sürekli ağlıyor gibi gelebilir ki bu aralar biraz öyle ama anlayışla karşılarsınız diye düşünüyorum, yaşadıkları normal şeyler değil. Toparlanma sürecini de üstünkörü geçmek istemiyorum çünkü mantıksız olur. Zaten pek bir konumuz da kalmadı, aklımda birkaç şey daha var sadece. Bu arada Çise'nin toparlanışını okuyacağız bundan sknra, pek böyle dertleştiği kısım olmayacak. Belki kurgu akışı kafamda değişirse ekleyebilirim ama zannetmiyorum.

Umarım sıkılmamışsınızdır.

Her neyse, endişelerimi de aktardığıma göre iyi okumalarrrrrr

Gece'den

Mola vaktimin girmesiyle üzerimdeki önlüğü çıkarıp dolabımın içine bıraktım. Dağılan saçlarımı düzeltmeye çalışırken köşedeki iki kişilik, yuvarlak masaya oturmuş, buzlu limonatasını içerek telefonuyla uğraşan Furkan'ın yanına ilerledim.

"Çok yorgun gözüküyorsun yavrum."

Kendimi sandalyeye atmamla ağrıyan ayaklarımın yerle temasının kesilmesi beni rahatlatırken "Kafe bu aralar biraz yoğun." diyerek yorgunluğumu oraya yordum. Aslında yaz tatiliyken biriktirebileceğim kadar çok para biriktirmek için çift vardiya yapıyordum, beni yoran da buydu.

Telefonunu cebine koyarken "İnanmadım." dedi net bir sesle. Bir şey demedim. Furkan da üzerime gelmedi. Dinlenmek istediğimi biliyordu. Başımı masaya yasladım, göz göze geldiğimizde gülümsedim. Ellerini saçlarıma götürdü, yavaş yavaş saçlarımı okşamaya başladığında gözlerimi kapattım.

Şu an burada uyuyabilirdim.

"İçim yanıyor lan seni böyle görünce."

İsyanına karşılık gözlerimi açıp doğruldum. Kahveleri asiydi, ellerini siyah saçlarından hırsla geçirdi. "Yapacak bir şey yok Furkoş." diyerek olayı dalgaya vurmaya çalıştım. Ne diyebilirdim ki? Çalışmak zorundaydım. Bersu ve Ali'nin bir sürü okul masrafı oluyordu. Annemin aldığı yarım maaş ancak ev masraflarına yeterdi, bazen onda bile zorlanıyorduk.

"Bizim yardımımızı kabul etsen..."

Kaşlarım anında çatılırken "Saçmalama." diye kestirip attım. Bu konuyu açması tuhaftı, onlara uzun bir süre küs kaldığımdan beri bu tarz bir şeyi ima bile etmemişti çünkü.

"Ama neden Gece? Ben ve Levent yardım ederiz, Gökay'ın maddi durumunu zaten biliyorsun. Sana vereceği parayla zorlanacak halde mi sence? Niye itiraz ediyorsun?"

Gözlerimi devirdim. "Çünkü olay bir kerelik bir şey değil." dedim bıkkınca. Anlamadığı için kaşlarını çattığında dudaklarımı ıslatıp kollarımı göğsümde kavuşturdum. Yorgunca açıkladım.

"Ben üniversiteyi bitirip bir hastanede çalışmaya başlayana kadar paraya ihtiyacımız olacak. En az altı sene var. Altı sene boyunca sizden para mı alacağım Furkan? Bir kere iki kere değil. Ben kabul etsem annem edemez, bunu sen de biliyorsun."

Sessiz kaldı. Haklı olduğumu biliyordu. Gözleri masanın üzerindeki rastgele bir noktaya takılırken parmaklarıyla dalgınca bir ritim tutturdu. Bir dakika kadar öyle durduktan sonra başını kaldırıp kahvelerini gözlerime sabitledi.

"Annene onu yormayacak, yapabileceği bir iş bulsak olmaz mı? Senin de bursun olacak. O ikisi yeter, çalışmak zorunda da kalmazsın."

Dedikleri mantıklı geldi. Zaten daha önce böyle bir şeyi kendim de denemiştim. Hatta Levent de bana yardımcı olmuştu. Furkan ve Gökay'ın ise haberi olmamıştı. Nedenini hatırlamıyordum, galiba o ara kavgalıydık.

"Bulursak olur, güzel olur ama zannetmiyorum."

Annemin kasları çok ağrıyordu, sağlığı pek yerinde değildi. Ona ayakta çok durmayacağı, onu çok yormayacak bir iş bulmamız gerekiyordu ama öyle bir iş de yoktu. Zaten benim çalışma nedenim de buydu. Yoksa annem asla izin vermezdi böyle yorulmama.

Şoför | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin