Deli kızdan
Krem tülümden giren güneş ışığı kahverengi, dağınık saçlarına ve uzun kirpiklerine vuruyordu. Burnunun üzerinden yanaklarına dağılan açık renk çilleri loş ışıktan dolayı pek belli olmuyordu. Dudakları aralık, kaşları da hafifçe çatıktı.
Dirseğim yatağa yaslı bir şekilde dururken elimi yumuşacık, nane kokulu saçlarının arasına soktum. Hissetti, "Güzelim..." diye mırıldanıp gözlerini çok kısık bir şekilde açtı.
"Uyu sevgilim." dedim yumuşak bir sesle. "Daha çok erken." Çok yorgun olmalıydı ki neden erken bir saatte uyanık olduğumu sorgulayıp bana sitem etmedi, gözlerini tekrar yumdu. Bir kolunu belime sarıp vücudumu ona doğru çekti. Gülümsedim, elimi ensesine koyup başını göğsüme yatırdım.
Ensesindeki saçlarla oynadım, alnına ve saçlarının üzerine küçük öpücükler kondurdum. Nefes alışverişleri düzensizdi, tekrar uykuya dalamamıştı ama sesini de çıkartmıyordu. Gözleri kapalı bir şekilde bana sığınmışken ona olan şefkatimin, sevgimin keyfini sürüyordu.
Belimdeki elinin başparmağıyla belimi okşamaya başladı. Başını hafifçe geri çekip bir gözünü açarak, uykulu uykulu bana baktığında o kadar şirin gözüküyordu ki gülümsemeden edemedim. "Günaydın aşkım."
Kısık, yumuşak sesim derin bir nefes almasına neden oldu. Belimdeki elini çekip gerinirken cevap verdi. "Günaydın." Sesi pürüzlü ve normalden daha kalındı. Yeni uyandığı için olmalıydı. Bazı sabahlar onu arayarak uyandırdığımda da bu ses tonunu duymuştum çünkü.
"Uykun varsa uyu." diye mırıldandım. "Saat daha sekiz." Tavana diktiği mahmur gözleri bana döndü, yüzündeki uyku bir anda yok olurken kaşları çatıldı. "Neden sekizde uyanıksın?"
Ses tonu sert olmasa da disiplinli bir havası vardı. Yanağımın içini ısırırken gözlerimi kaçırdım. Ölmekten korktuğum için pek sevmediğim uykuyu kâbuslarım başladığından beri hiç sevmiyordum. Sevdiklerim benimle olmasaydı hiç uyuyamazdım.
"Kahvaltıda istediğin bir şey var mı?"
Konuyu değiştirmemle kaşları biraz daha çatıldı ama sesini çıkarmadı, üzerime gelmek istemiyor olmalıydı. Elini belime attı tekrar. Diğer elini de yüzüme getirdi. Saç tutamlarımı nazikçe, adeta incitmekten korka korka geriye atarken "Senin gülümsemen." dedi yavaşça.
Çatılan kaşlarını düzeltip kendisi de gülümsedi. Bense ne demek istediğini tam anlamıyla anlayamadığım için duruyordum sadece.
"Kahvaltıda istediğim şey senin gülümsemen." diye açıkladı. Doğruldu, yanağıma tüy gibi bir öpücük kondurdu. Geri çekilip başını yastığa tekrar koyduğunda konuşmaya devam etti. "Gülmen, şakalaşman, rahat olman, yemek yemen... Bunları yapabilir misin?"
Dudaklarım hafifçe kıvrılırken başımı salladım. "Yapmaya çalışırım."
Gözlerini yüzümde dolaştırdı. Ne kadar bakarsa baksın doymayacaktı sanki, ben de ona karşı böyle hissettiğim için biliyordum. Elalarına ne kadar bakarsam bakayım, çillerini kaç kez sayarsam sayayım bıkmayacaktım.
"Misafir odasına geçmen lazım." dedim birkaç dakikanın sonunda. "Babam sabah beni uyandırmaya gelir." Yüzü asıldı. "Vural amca detayını unutmuşum." Kaşlarımı yalandan çattım. "Detay mı dedin sen benim babama?"
"Yok, der miyim öyle bir şey? Nereden çıkarıyorsun?"
Telaşla itiraz edişine kıkırdadım. O da dayanamayıp güldü. Ellerimi göğsüne koyarken aklıma gelen şeyle "Bu tarz bir anı daha önce görmüştüm." dedim şaşkın şaşkın. Kaşlarını anlamadığını belli edercesine çattığında iyice doğruldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şoför | Yarı Texting
ChickLitBir lise öğrencisi onu maniküre götürmek için geç kalan şoförüne yazdığını zannederken başka bir lise öğrencisine yazarsa ne olur? Şoför | Yazıyor... Şoför: Levent sen misin? Şoför: Şaka mı yapmaya çalışıyorsun? Şoför: Bu yüzden mi tuvalete gittin? ...