Levent'ten
Bizimkiler daha okula gelmemişti. Gerçi bu şaşırılacak bir durum değildi. Babam beni "Okulda tekrar yapıp derslere öyle girersin." diyerek okula bırakmasa ben de sabahın köründe burada olmazdım. Somurtkan bir şekilde okula adımlarken çardakta gördüğüm Çise'yle durdum. Canel yanında yoktu ve dalgın bir şekilde müzik dinliyordu. Onu azıcık tanıdıysam iki durum da çok tuhaftı. Birincisi Canel onu yalnız bırakmazdı. İkincisi ise Çise hiç dalgın olmaz, sakin sakin oturmazdı. İllaki bir şeyler izler, yazar, okur veya birileriyle sohbet ederdi. İçimdeki merak şaha kalkarken çardağa ilerledim.
"Ee Çiseciğim, nasıldı Sarp'la sinir sistemi çalışmak?"
Aniden yanına oturmamla irkildi, kulaklıklarını kulağından çıkarırken hafifçe gülümsedi. "İyiydi." dedi ama sesi tam tersini söylüyordu. Yüzü de düşüktü. Kaşlarım çatıldı. Sarp'ın kötü bir insan olduğunu düşünmüyordum ama yine de kötü bir devirde yaşıyorduk, aklıma bin türlü ihtimal gelirken sordum.
"Bir şey mi dedi sana? Canını sıkacak bir şey mi yaptı?"
Bizim grubun enerji yumağı bendim. Gece genelde yorgun oluyordu. Gökay bazen şakalarıma alayla karşılık verse de bazenleri çok umursamaz oluyor, sessizce yanımızda duruyordu. Furkan'sa soğuk esprilerime yüzünü buruşturarak ya da beni kovalayarak cevap veriyordu. Çise ise... Gülümsüyordu. İlk başlarda kalbimi kırmamak için böyle davrandığını düşünmüştüm ama sonra onu Canel'le konuşurken duymuştum. "Enerjisi çok tatlı." diyordu. "Esprileri komik değilse bile o kadar komik bir şekilde söylüyor ki fark etmeden gülümsüyorum." Ondan bunları duyduktan sonra bu sarışına kanım çok daha fazla kaynamıştı. İşte bu sebeplerden dolayı birinin onun canını sıktığını düşünmek hoşuma gitmemişti.
"Hayır." dedi yumuşak bir sesle. "Sadece..."
Başını eğip hava diğer günlere oranla daha sıcak olduğu için montunun ceplerine koymadığı ellerine baktı. Derin bir nefes aldıktan sonra başını kaldırdı. Gözlerinin dolu dolu olmasıyla duraksadım. Çatılan kaşlarım düzelirken ne diyeceğimi bilemedim. Bir şey dememe fırsat da bırakmadı zaten, konuşmaya devam etti.
"İnsanların kalbini kırmaktan hep korkarken şimdi onun kalbini çok kırdım ama elimden de bir şey gelmiyor. Bir şey yapamam ki... Keşke üzülmese ama yapabileceğim bir şey yok ve bu duruma çok üzülüyorum. Levent ben, ben kimseyi üzmek istemiyorum."
Titrek sesiyle söyledikleri içime oturdu. Sonlara doğru konuşması iyice hızlanmış, gözleri biraz daha dolmuştu. "Sakin ol." dedim ama der demez saçmaladığımı fark ettim. Gerçi başka ne diyebilirim bilmiyordum. Her zaman neşeli olan bir insan üzgün olunca nasıl teselli edilirdi ki? Kendimi düşündüm. Babamla tartıştığım zaman tek istediğim sevgi görmek oluyordu, onu aklamaya çalışan veya beni üzülmemem yönünde ikna etmeye çalışan cümleler duymak değil.
Sarıldım. Çise'ye yavaşça, onu rahatsız etmeyeceğini düşündüğüm bir şekilde sarıldım. O da bunu bekliyor olmalı ki kollarını hafifçe belime sardı. Sarılışımız arkadaşçaydı. Ne o beni farklı görürdü ne de ben onu farklı görürdüm, bundan ikimiz de emindik.
"Ne olduğunu bilmiyorum." diye mırıldandığımda titrek bir nefes verdi. "Ne olduğunu bilmiyorum." diye tekrar ettim. "Ama senin kimsenin kalbini isteyerek kırmayacağını çok iyi biliyorum. Bazı şeylere engel olamazsın, herkesi mutlu edemezsin. Bazen bazı insanların kırılması gerekir. Bu şekilde büyüyoruz, yaşıyoruz. Üzülebilirsin. İnsan neye üzüleceğini seçemiyor ama kendini suçlu hissetme. Bazen bazı kalpler biri tarafından değil, kendiliğinden kırılır."
Bir şey demedi. Bana sarılmış bir şekilde kaldı. Birkaç dakika öyle geçti. Daha sonra geri çekildi. Hafifçe ıslanmış yanaklarını silerken "Teşekkür ederim." diye mırıldandı. Sesi biraz kırıktı ama söylediklerimin onu rahatlattığını hissedebiliyordum. Gülümsedim. "Ne olduğunu anlatacak mısın?" diye sorduğumda derin bir nefes aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şoför | Yarı Texting
ChickLitBir lise öğrencisi onu maniküre götürmek için geç kalan şoförüne yazdığını zannederken başka bir lise öğrencisine yazarsa ne olur? Şoför | Yazıyor... Şoför: Levent sen misin? Şoför: Şaka mı yapmaya çalışıyorsun? Şoför: Bu yüzden mi tuvalete gittin? ...