44

5K 255 40
                                    

Not: Doktor değilim, internette araştırdığımızda da sınırlı bilgiye ulaşabiliyoruz sadece. Bu yüzden bu bölümdeki mide kanamasıyla veya ileriki bölümlerde eğer bir durum olursa veya Çise'nin hastalığıyla ilgili durumlarda sınırlı ve belki de yanlış bilgilerle ilerliyorum. Lütfen bunun farkında olun, eğer tıp hakkında yanlış bilgi veriyorsam şimdiden özür dilerim.

Levent'ten

Doktor dikkat etmem gereken şeyleri söylerken dediklerine pek dikkat etmemiştim çünkü canım sıkılmıştı.

Sırtımı yatak başlığına yasladığım yerden pencere net bir şekilde gözüküyordu, dışarı baktım. İlkbaharda olmamıza rağmen hava bulutlu ve kasvetliydi. Derin bir nefes aldım gri gökyüzüne bakarken. Şu an gökyüzünün masmavi olmasını dilerdim. Bitkinliğime ve üzgün ruh halime iyi geleceğine emindim.

Ellili yaşlardaki, beyaz saçlı doktor "Geçmiş olsun." dediğinde belli belirsiz başımı salladım. Dışarı çıktı. Kapıyı arkasından kapatmıştı ve kapının aralık kaldığı o birkaç saniyede bir sürü insanın, sevdiğim insanın, sesini duymuştum. Ne olduğunu, uyanıp uyanmadığımı soruyorlardı.

Yüzüme bir gülümseme oturdu. Babamla aramdaki ilişkiyi kaybetmiş olsam da arkadaşlarım, annem ve ablam yanımdaydı. Bu süreci de atlatacaktım. Sakin olmalı ve stres yapmamalıydım. Doktorun dinlediğim nadir cümlelerinden biriydi bu.

Hem tekrar mide kanaması geçirirsem derslerden geri kalırdım.

Aklımdaki düşünceye sesli bir şekilde güldüm ama gözlerim de dolmuştu. Babamın psikolojik baskısından etkilenmiyormuş gibi davranmış, alıştığımı söylemiş, etrafa gülücükler saçmaya devam etmiştim ama durum öyle değildi.

Başımı geriye yatırıp annemlerin birazdan içeri gireceğini düşünerek gözlerimi sildim. Derin birkaç nefes alıp kendime gelmeye çalıştım. O sırada kapı açıldı. Sırayla annem, ablam, Gece, Furkan ve Gökay içeri girdiler.

Babam yoktu.

Annem "Oğlum..." dedi titrek bir sesle. Gözleri şişmişti. Oyunculuğu berbat olan duygusal dizilerde bile ağlayan annemin bu haline şaşırmadım, üzüldüm. "Annem!" dedim neşeli tutmaya çalıştığım sesimle. Yatağımın kenarına oturdu. Saçlarımı okşarken "İyi misin canım?" diye sordu. Kaşlarımı kaldırıp indirdim.

"Benim kötü olma ihtimalim var mı?"

Annem güldü. Ablamsa gözlerini devirdi. "Salak." dediğinde kaşlarımı çattım. "Salak mı dedin kız sen bana?" diye sorduğumda omuz silkip gözlerini kaçırdı. Onun da gözleri kızarmıştı. Bu haline dayanamadım, kollarımı yavaşça kaldırdım. Anladı. Yavaşça yanıma gelip belime sarıldı. Pijamamda onun gözyaşlarını hissettiğim sırada sırada Gece'yle göz göze geldik. Onun da gözleri kızarıktı, buruk bir gülümsemeyle bize bakıyordu. Kolumu kaldırdım, yüzü aydınladı. Annemin kalktığı yere oturup kolumun altına girdi. Burnunu çekti.

Bir ablama sarılırken bana ablalık yapan diğer kardeşimi boynu bükük bırakamazdım.

"Bu ne sevgi gösterisi? Hep mi hastalansam acaba?"

Ablam bir koluma, Gece bir koluma vurdu. Furkan alayla güldü. "Hele öyle bir şey yap..." dediğinde hem annemin yanımda olmasından hem de bana şu an kıyamayacaklarını düşündüğümden korkmadan yüzümü ekşittim. Koyu kahverengi gözlerini kıstı. Alayla kaşlarımı kaldırdım.

"Bana hiçbir şey yapamazsın."

Sadece dudaklarımı oynatarak dediğim şeye güldü. Sonra yanıma geldi. Ablamla Gece'nin geri çekilmesini fırsat bilip saçlarımı karıştırdı. Pek belli etmese de üzgündü. Bu yüzden daha fazla bir şey demedim. Saçlarımı düzeltirken bu sefer de Gökay'a baktım. Düz bir suratla yatağımın yanında dikiliyordu. Onu tanıyordum, şu an içinde fırtınalar koptuğuna emindim. Biraz da olsa sakinleşmesi için gülümsedim.

Şoför | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin