Deli'den (Çise'den)
"Resim hocasıyla konuştum. Sene sonunda yeterli resim olursa bir sergi yapabilirmişiz!"
Heyecanlı sesime karşılık Canel hafifçe gülümsedi. Hemen "Kendini yormayacaksın." diye şart koştuğunda gülüp yanaklarını sıktım. "Sen istersin de yapmaz mıyım ablaların gülü?"
Homurdanarak ellerimi ittikten sonra yanaklarını ovuşturdu. Bana ters ters baktı ama onu umursamayacak halde değildim. Mutluydum, uzun süredir resimle alakalı olarak ciddi bir çalışma yapamamıştım ve şimdi böyle bir motivasyon bulmak çok güzel olmuştu.
"Yine hormonları karıştırmışım soruda, yeter lan!"
Furkan'ın sesini duyduğumda başımı kaldırdım. Merdivenlerden iniyorlardı. Levent yavaşça yanıma geldi. İtiraz etmeme fırsat bırakmadan saçlarımı karıştırdı. Gerçi zaman verse bile itiraz eder miydim bilmiyordum. Hala daha hastalığının etkisi geçmemişti ve biraz halsizdi. Bu yüzden bana bulaştığında az da olsa iyileştiğini düşünüp mutlu oluyordum.
"Biz geldik bir numara ve saygıdeğer iki numara."
Kaşlarımı çattım. "Neden bana sadece bir numara? Canel'e saygıdeğer de dedin."
Gökay'ın kolunu belimde hissettiğimde bir anlığına odağım kayboldu. Başımı kaldırdım. Bana baktığını görünce "Gökay!" dedim neşeyle. "Görüşmeyeli nasılsın?" Konuşmadı, burnumdan öptü. Ay, bu çocuk benim kalbimi cidden çok fena yapıyordu. Her gün daha çok seviyordum ya!
"Daha sabah beraberdiniz."
"Ohooo, uçmayın, uçmayın. Çise bizimle kal."
Furkan'ın ve Canel'in söyledikleriyle başımı eğdim, onlara doğru döndüm. Furkan'ın yüzündeki alaylı ifadeyi görünce "Benimle uğraşmasanız olmuyor." diye söylendim. "Sevgilimizle de konuşamıyoruz."
Canel gözlerini devirdi. Koluna vurdum, ellerini teslim olurcasına havaya kaldırdı. "Ben bir şey demedim."
Furkan kaşlarını kaldırdı. Yanında duran Gece'ye döndü. "Yaşadığım ihaneti, yalnız bırakılmışlığı görüyor musun?" Gece ellerini hırkasının cebinden çıkarmaya bile tenezzül etmeden omuz silkti. "Senin problemin."
Onun bu tavrına ve Furkan'ın açılan ağzına güldüm. "Hadi, gidelim de yiyelim." dedim sonra. Ben pek acıkmamıştım ama diğerlerinin bir sürü ağır dersi oluyordu. O kadar kafa patlatınca da ister istemez bayağı acıkıyorlardı.
"Bayağı neşelisin."
Gökay'ın sadece benim duyabileceğim bir sesle söylediği şeylere karşılık başımı kaldırdım. Kolunu omzuma attı. Ben de omzumdan sarkan elini tuttum. İlerlerken "Resim hocası eğer yeterli resim olursa sergi yapmayı kabul etti!" dedim hızlıca. "Ona sevindim."
Resim yapmaktan anlamıyor ve hoşlanmıyordu. Bir ara bana bir şeyler çizmeye çalıştığında çizdiği en profesyonel şey bir çöp adam olmuştu ama yine de bu haberle yüzü aydınlandı. "Sevindim güzelim." deyip alnımdan öptü, sonra da saçlarımdan. "Haberin sevinciyle öptüm, yanlış anlama."
"Sen resimle ilgilenmiyorsun ki... Nereden geldi bu sevinç?"
"Ben sanat severim, hep de resim sergisi gezerim." dediğinde onu tanımasam bu ciddiyetiyle beni kandırırdı. Gözlerimi devirdim. "Yalancı." Kaşlarını kaldırdı. "Ne dedin sen bana?" Omuz silktim. "Duydun."
Bir şey demedi. Çaktırmadan baktım. Başını iki yana sallayıp gülmüştü. İçim sıcacık oldu. Ciddi anlamda bazen ona karşı olan sevgim taşacak ve bir yerde bayılıp kalacağım diye korkuyordum. Böyle bir şey olursa tüm ailem önce endişelenir, sonra sebebini duyardı ve ben yıllarca dillerinden kurtulamazdım. Bu yüzden ne yapıyoruz? Derin bir nefes alıyoruz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şoför | Yarı Texting
ChickLitBir lise öğrencisi onu maniküre götürmek için geç kalan şoförüne yazdığını zannederken başka bir lise öğrencisine yazarsa ne olur? Şoför | Yazıyor... Şoför: Levent sen misin? Şoför: Şaka mı yapmaya çalışıyorsun? Şoför: Bu yüzden mi tuvalete gittin? ...