32

5K 252 21
                                    

Canel'den

"Ben kahve almaya çıkıyorum."

Yatağımda uzanan Çise'ye seslendiğimde başını salladı, sonra telefonuyla uğraşmaya devam etti. Bugün Klinik Köy'deki üçüncü günümüzdü, hava inanılmaz yağmurluydu, bu yüzden sıcacık odalarımızda mahsur kalmıştık.

Asansöre girdim. Kapalı duvarlar beni biraz gerdi ama derin bir nefes alıp içimden "Her şey güzel olacak." dedim. Ne zaman kendi kendime bunu desem az da olsa sakinleşiyordum.

Asansör bir alt katta durduğunda kapattığım gözlerimi açtım. Kapılar açıldı ve gözlerim Gece'nin kahverengi gözlerine değdi. İyice kenara çekildim, başımı da hafifçe yana çevirdim. Muhattap olmak istediğim bir insan değildi, zaten iyi olmayan aramız şu an çok kötü bir hale gelmişti.

Gece asansöre girdi ama bana yaklaşmadı. Kapıya yakın bir köşeye geçti. Gözlerinin bende olduğunu hissedebiliyordum ama bakmadım, asansörün kapıları kapandığında da tekrar kendimi sakinleştirebilmek için gözlerimi kapadım. Sadece iki kat daha inecektik. Sadece iki...

Durduk.

Gözlerimi açtım. Açılan kapıları görmeyi bekledim ama bir karanlık karşıladı beni. Gözlerimi hızla asansörde gezdirdim. Bir karaltı olarak gözüken Gece asansörün tuşlarına birkaç kez dokundu ama bir şey olmadı. "Burada kaldık." dedi. Sesi bıkkındı. Hareket etti, birkaç saniye sonra konuştu. "Telefon da çekmiyor."

Gözlerimi tekrar kapattım. "Hayır." dedim içimden. "Hayır, bu bir kabus. Asansörde kalmadım." Gözlerimi açtığımda asansörün beyaz ışıklarının beni karşılamasını bekledim, olmadı, yine aynı karanlıkla karşılaştım. Yüreğimi bir el sıkıyormuş gibi hissettim.

"Ben..." dediğimde Gece sanırım bana baktı. Hem karanlıktan hem de telaşımdan onu göremiyordum. "Burada kalamam! Burası çok... Nefes alamayız burada, öleceğiz kesin."

Ellerim ve ayaklarım uyuşuyordu. Bulunduğum yere çöktüm ve dizlerimi kendime çektim. Başımı asansörün duvarına yasladım. Nefeslerim kısa ve hızlı bir hale gelmişti. Havanın bitmesi ne kadar sürerdi? Burada boğulacaktık, boğulacaktık!

"Canel, kapalı alanlardan mı korkuyorsun sen?"

Gece telefonunun flaşını açıp telefonunu zemine bıraktı, yanıma gelip çöktüğünde başımı olumlu anlamda salladım hızlıca. Şu an beni kurtarması için Gece'ye bile yalvarabilirdim.

"Burada boğulacağız." diye fısıldadım. "Hava şimdiden bitiyor."

Derin bir nefes almaya çalıştım ama yapamadım, gözlerimi sıkıca yumduğumda yanağıma akan sıcak gözyaşlarını hissettim. Nefes alamıyordum.

Gece hızla "Canel, hayır." diye itiraz etti. Gözlerimi açmasam da ne kadar telaşlandığını sesinden bile anladım. "Buradaki hava bize saatlerce yeter, şu anda da yetiyor. Bak..." Derin bir nefes aldı. Ben de onun gibi yapmaya, ciğerlerime hava doldurmaya çalıştım ama olmadı. Sadece kesik ve kısa nefesler alabiliyordum.

"Olmuyor."

Şakağıma bir damla yaş daha süzüldü. Gözlerim kapalı da olsa duvarlar üzerime geliyor gibiydi, küçücük bir kutuda sıkışık kalmış gibi hissediyordum. Aslında, zaten öyleydim. Küçük, demir bir kutuda kapalı kalmıştık.

"Evet, buradayız!"

Gece'nin dışarıdaki birkaç kişiyle konuştuğunu duydum ama kurtulma ümidim o kadar azdı ki dinlemedim. Ölecektim, cidden burada ölecektim.

"Ne olur..." diye yalvardım. Kime yalvardığımı bile bilmiyordum. "Ne olur çıkarın beni buradan. Ne olur... Nefes alamıyorum, ne olur... Ne olur..."

Şoför | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin