61. Bölüm: ''KELEBEK ETKİSİ''

985 79 56
                                    

Merhaba... Öncelikle lütfen beni dövmeyin...

Biliyorum çok beklediniz ama Makine Mühendisliği 3. sınıfım ve seneye sadece 1 dönem okula gideceğim. Staj bulmakta, bitirme projemi ve diğer projelerimi yürütmem gerekiyorken burayı bir miktar (bayaaaaa bir miktar) ihmal ettim. Çok özür dilerim. Büyümek gerçekten çok kötü bir şeymiş...

Ama barışmak için size kelime oyunları ile dolu bir bölüm getirdim, çok uzun değil ama... 


61. KELEBEK ETKİSİ

Aşkı da nefreti de aynı kişide tatmanın verdiği his boynuma parmaklarını doluyor ve beni boğmak istercesine sıkıyordu lakin çoğunlukla boynumu kırıyordu. Ona kırılıyordum, istemiyordum.

İstemiyor olmak dilimin yalanıydı, zihnimin içinde yanan ateş her defasında ona sönüyordu. Beni kolayca alt edebiliyordu.

Aramızdaki sessizlik giderek uzadığında varlığının bu kadar yakınımda olmasını özlemiş olmanın verdiği hisle ona olan bu anlık teslimiyetin tadını çıkarıyordum. Bütün kapılarımın ona açılması için çabalıyordu ama benim bütün kapılarımın o olduğunu bilmiyordu. Bilmesine de gerek yoktu.

Benim güzel sonsuzluğum, diline dolayıp benim için söylediği bu zehirli kelimeler kanıma bağışıklığını kazandırmış olsa bile her defasında kalp atışlarımın ritmiyle oynuyordu.

Onun kelimeleri, varlığı ve elleri arasında kurulan bir oyuncak gibiydi kalbim. O çeviriyor, çeviriyor ve bırakıyordu.

Dudaklarımı ondan ayırdığımda nefes nefese yüzüne baktım. Gerçekliğime ve yalanıma. İki varlığın arasındaydım, bir tarafta o ve gerçeklikleri vardı, diğer tarafta ise yalanları ve o. Ben ise o ikisinin arasında akan bir nehirde tutunduğum kaya parçasıyla hayatta kalmaya çalışıyordum.

Üşümüştüm, duygusal olarak üşümüştüm. Titriyordum.

Onu hızla geriye ittiğimde sandalyesinin tekerlekleri zeminde tıkırtılar çıkararak kaydı ve kapıyı açarak hızla toplantı odasından çıktım. Bacaklarım titriyordu, ağlamak istiyordum. Hissettiğim duygusal yoğunluk ve bu yoğunluğun bitmek bilmeyen savaşı beni bitiriyordu. Kendi boynumu kendim kesiyordum.

Elimin tersini ağzımın üstüne getirerek yutkunduğumda bir elimi belime koyarak öne doğru eğildim. Hissettiğim bu şey pişmanlık değildi lakin kafamın içinde o adama aşık olan Vasmina'nın söylediği şey şuydu: o adam bu adam olmamalıydı.

Zaman bize iyi davranmadı sevgilim, diye fısıldadım içimden. Belki de biz asla yan yana gelmemesi gereken o iki kişiydik ve zamanın akışı geçmişte bir yerlerde bozuldu ve iki farklı yerden, iki farklı yere akan o nehirlerin suları karıştı. Zaman bizi birbirimizin ayak ucuna yuvarladı.

Titreyen bacaklarımla güçte olsa toplantı salonundan uzaklaştım ve merdivenlerin tırabzanlarını tutarak aşağıya inerek dışarı çıktım. Kimse ile göz göze gelmemeye çalışarak yola fırladığımda İn'in dar sokakları arasından geçen motorlara aldırmadan adımlarımı birbiri arkasına sıraladım.

Keza etrafta hızla akan zaman, benim için tekliyor gibiydi. Her şey o kadar hızlıydı ki, görsel bir hız serabı etrafı durağan görmemi sağlıyor gibiydi. Ya da tam tersi... Ben o kadar hızlıydım ki zaman durmuştu.

İzafiyet teorisine göre ışık hızına yakın hızlarda hareket ederseniz, etrafınızdaki her şey durur. Aslında her şey durmaz, siz zamanın dışına çıkarsınız.

CÜRETKAR ~ SONSUZU YAŞAMAK | +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin