33- İki Minik Güneş

1K 141 78
                                    

Medya: Alaz ve Araz


2 Ay Sonra

Aynadan üstüme bakarken artık fazlasıyla büyüyen karnıma dikkat kesildim. Omuzlarımdan düşen ve fazla bol olan krem kumaş gömleğim ve pantolonlara sığamadığım için altıma giydiğim cepli krem şortumla fazlasıyla sade dursam da taktığım gold takılar biraz olsun hareketlilik katmışı kombinime.

"Elvan hazır mısın?" Bahar annenin içeriden seslenmesiyle kendime son kez bakıp odadan çıktım. Mutfakta hazırlanmış olan ikramlıkların kokusu iştahımı şimdiden kabartırken salona geçip aile üyelerine gülümseyerek baktım.

"Hazırım ben, misafirler geliyor mu?" Annem bana hayranlıkla bakıp nazar duası okumaya başladığında gülümsemeden edemedim.

"Çok güzel olmuşsun oğlum, misafirler de gelmek üzeredir herhalde. Hazırsan bir çiçeğe bak da gel." Kafamı sallayıp arkamı döndüğüm sırada salondan içeri giren biricik kocamla göz göze geldim. Üstünde ki siyah gömlek ve siyah kumaş pantolonla muhteşem görünüyordu. "Çok şükür geldin oğlum, aldın mı pastaneden tatlıları?" Aykan bana göz kırpıp annesine döndüğünde yanından gülümseyerek geçip çiçeğin odasına ilerledim. Kapıyı tıklatıp içeri girdiğimde Çiçeği ve arkadaşlarını hazırlanırken gördüm.

"Kızlar hazır mısınız?" Çiçek bana doğru dönüp gülümsedi.

"Hazırız eniştelerin en güzeli, bu arada nasıl olmuşum?" Çiçeğin yanına yaklaşıp elini tutarak bir tur kendi etrafında döndürdüm.

"Çok güzel olmuşsun yaz çiçeğim benim. Deniz seni gördüğünde net salonun ortasına bayılacak." Yaptığım şakaya gülüp kızlarla beraber Çiçeğin heyecanını biraz olsun almak için onu eğlendirmeye devam ettik. Bugün Çiçeğin istemesi vardı ve son üç gündür herkes bugün için hazırlık yapıyordu.

"Kızlar damat tarafı geldi. Çiçek kızım gel kapıda bekle!" Bahar annenin seslenmesiyle hızlıca ayaklanıp odadan çıktık. Çiçek heyecanla kapıya doğru yürürken bende siyahlar içinde fazlasıyla şık görünen eşimin yanına ilerledim.

"Bu ne güzellik böyle beyefendi? Kalbime indirmek istiyorsunuz herhalde." Aykanın omzuna vurup sesli bir şekilde güldüm.

"Size ne demeli peki? Bu kadar şık olmak zorunda değilsiniz." Aykan şekillendirdiği saçlarını geriye doğru taradı.

"Teşekkür ediyorum beyefendi. Beni bu iltifatınızla çok mutlu ettiniz." Utançla gülümsediğim sırada zil çaldı. Çiçek büyük bir heyecanla kapıyı açıp kenara çekildiğinde içeri ellerinde gül buketi ve çikolatayla Deniz girdi. Peşinden de misafirler teker teker içeri girdiğinde onları salona yönlendirdik. 

Bahar anne ve kızlar mutfağa girdiğinde bende hemen peşlerinden içeri girdim. Masada duran ikramlıkları tabaklayıp çaylarla birlikte içeri götürdük. Herkes gülüşüp sohbet ederken Çiçek mutfakta kahveyi hazırlayıp tuz koyması için ısrar edenlerin aksine kahvenin içine bal koydu ardından içeri götürdü. 

Güzide damadımız kahvesini yudumlamasına rağmen herhangi bir tepki vermediği için herkes tuzlu olmadığını anlayıp kendi arasında sohbet etmeye geri döndü ancak Denizin babası Şefik beyin söze girmesiyle herkes sessizleşip oturduğu yerde dikleşti. İsteme törenine geçildiğini belli eden ciddi konuşmalar Çiçeğin kabul ettiğini söylemesiyle sona ererken büyükler yüzükleri takmak için ayaklandı. Bende hemen ayağa kalkıp yüzük tepsisini tuttum. Denizin babası Şefik bey tepsiye adetten bolca para bırakıp dualar eşliğinde kurdeleyi kesti ve söz merasimi de bu şekilde bitmiş oldu. Herkes yerlerine geçip ikramlıklarını yemeye başladığında bende tabağımı elime alıp hem kekimden hem de diğer ikramlıklardan büyük ısırıklar aldım. Hamile olmak böyle bir şeydi ve kimse doğal olarak bu neden kıtlıktan çıkmış gibi yemek yiyor diye sorgulamıyordu.

"Elvanım meyve suyu getireyim mi?" Annemin bana doğru seslenmesiyle kafamı sağa sola salladım.

"Yok annecim ben alırım şimdi." Annem kafasını salladığında tabağımı kenara bırakıp ayaklandım ve salondan çıktım. Güzide çiftimiz mutfakta baş başa ikramlıklarını yerken onlara gülümseyerek içeri girdim. "Öncelikle hayırlı olsun Allah tamamına erdirsin diyorum ve çok fazla oyalanmadan hemen meyve suyumu alıp gidiyorum." Çiçek ve Deniz teşekkür ettiğinde buz dolabını açıp meyve suyunu çıkardım. Bardak almak için dolaba doğru yükseldiğim sırada karnıma aniden giren keskin sancıyla elimi attığım bardak tezgaha çarpıp yere düştü. Kasıklarıma giren sancı iki büklüm olmama sebep olurken şortumdan yere damlayan sulara şokla bakıp tezgaha tutundum. Doğuruyordum.

"Enişte!" Çiçeğin bağırtısı mutfağı doldurur doldurmaz Aykan koşarak içeri girip önce yerde ki cam kırıklarına ardından şortumdan damlamaya devam eden suyuma baktı.

"Elvanım, iyi misin güzelim?" Aykan cam kırıklarına dikkat ederek yanıma yaklaşıp beni kucakladı. İyi olduğumu belli etmek için kafamı salladığımda Aykan, mutfağın önüne doluşmuş kalabalığın arasından geçip dış kapıya ulaştı. "Anne bizim eve gidip bebek odasında ki çantaları alın, hazırlamıştık zaten."

"Tamam oğlum çıkın siz. Çiçek, Deniz sizde gidin." Aykan kapıyı açıp merdivenlerden aşağıya inmeye başladı. Çiçekle Deniz de hemen peşimizden geliyordu.

"Güzelim dayan, hemen hastaneye varacağız merak etme." Kafamı sallayıp gülümsedim.

"İyiyim sevgilim merak etme, kasıklarıma hafif hafif sancılar giriyor sadece." Aykan dudaklarını alnıma bastırdı.

"Tamam bebeğim, tamam gözümün nuru. Dayan sen yeter bu bana." Gözlerimi yumup derin derin nefesler almaya başladım. Uykunun kollarına çekiliyor gibi hissediyordum.

Ne ara arabaya geldik, ne ara Çiçeğin bacaklarına uzandım hatırlamıyorum. Hastaneye girişim bile çok silik silikti. Tek ve net hatırladığım şey, Aykanın dudaklarını alnıma bastırıp beni doğumhaneye almalarını göz yaşları eşliğinde izlemesiydi. Gerisi ise koca bir boşluk...

                                               .

Gözlerimi hastane odasının beyaz ve basık tavanına bakarak açtım. Serumun damlama sesi kulaklarıma ulaşırken boğazımı ıslatmak için hafifçe yutkunup etrafıma bakmaya başladım ve tam o saniye gördüğüm iki beşikle nefesimin kesildiğini hissettim. İçinde yatan bebeklerimin kolları görüş açıma girdiğinde gözlerim anlamadığım bir şekilde hızlıca doldu. Dikişlerime dikkat ederek hafifçe doğrulup küçük şeffaf beşiklerde yatan bebeklerime baktım. Minicik yüzleri, sarı saçları ve buğday tenleriyle hayatıma doğan iki minik güneş misali parlıyorlardı uzandıkları yerde. Kendime fazlasıyla dikkat ederek ayaklanıp beşiklerin başına geçtim. Gözlerimde ki yaşlarla bebeklerimin minik çehrelerini izleyip burnumu çektim. Çok güzellerdi.

"Güzelim?" Kapının açılmasıyla o tarafa doğru döndüm. Aykan ellerinde ki poşetleri kenara bırakıp yanıma geldi ve arkamdan yaklaşıp usulca belime sarıldı. "Niye ayaklandın hemen? İyisin bak değil mi?" Kafamı salladım.

"Aykan çok güzeller." Aykan dudaklarını boynuma bastırıp çenesini omzuma yasladığında bende kafamı boyun girintisine yerleştirdim.

"Çok güzeller bebeğim, çok güzelsiniz." Titreyen dudaklarıma aldırmadan gülümsedim. "Tam göremesem de gözleri mavi gibi ikisinin de. Umarım değişmez ve gittikçe senin mavilerine benzer."

"Niye bana benzesinler sadece? Ben sana benzemelerini de isterim." diye mırıldandım.

"Benim istediğim tek şey sana benzeyen çocuklarımızın olmasıydı. Bu isteğim yerine gelmiş daha ne isterim?" Sesli bir şekilde gülerek burnumu çekip ıslanan yanaklarımı sildim ardından Aykanın karnımda birleştirdiği ellerinin üstüne ellerimi koyup içimde hissettiğim huzur ve yüzümde ki minik tebessümle bebeklerimi izlemeye devam ettim...

                              

                         Devam Edecek

MÜPHEM (BXB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin