34- Huzurun Tablosu

1.1K 131 63
                                    


Aykan iki elinde tuttuğu pusetlerle hastane kapısından çıkarken bende bir yanımda Çiçek diğer yanımda annemle peşinden ilerlemeye devam ettim. İki kişi olarak geldiğimiz  bu yerden şimdi dört kişi olarak çıkmak hem çok farklı ve hem de çok özel bir duyguydu.

"Annecim iyisin değil mi?" Anneme bakıp kafamı salladım. Dikişlerim hafifçe sızlasa da yürüyemeyecek kadar kötü değildim.

"Abi arabanın anahtarı nerde?" Dışarı çıkıp park halinde olan arabanın önüne geldiğimizde sırtımı yorgunlukla kapıya yasladım. Konuşmaya bile mecalim yoktu.

"Cebimde güzelim." Çiçek, Aykanın cebinden anahtarı çıkartıp kapıyı açtıktan sonra önce benim binmeme yardımcı oldu ardından pusetleri yanıma bırakıp kendisi de hemen arka tarafa oturdu. Aykan bizim oturduğumuzdan emin olduktan sonra şoför koltuğuna yerleşip annemin de binmesiyle arabayı çalıştırdı. Buradan bizim eve gitmeden direkt Bahar annemlerin evine geçecektik. Ben iyileşene ve bebekler azıcık toparlanana kadar da orada kalırdık tahminimce.

"Halasının balları uyanmış mı?" Çiçeğin sesini incelterek konuşmasıyla gülümseyerek onlara doğru döndüm. Alaz ve Araz gözlerini hafifçe aralamış boş bakışlarla etrafa bakıyordu.

"Aslanlarım uyandı mı?" Aykan dikiz aynasından pusetlere bakıp gülümsediğinde Alaz ve Araz hafifçe hareketlendi. Babalarının sesini tanıyorlardı. "Ölürüm size ölürüm."

"Hala şaka gibi geliyor. Bizim öküz baba oldu." Çiçeğin söylediği şey sesli gülmeme sebep olurken Aykan dikiz aynasından bize baktı.

"Hala mı ya? Ulan kardeş bildim ben seni." Aklıma dolan anılarla gülümsedim. "Sana ne demeli peki? Yar dedim kalbime bastım." Aykan nikah günü arabada söylediği şeyleri yinelerken Çiçekle kahkaha attık.

"Biz seni böyle kabul ettik hayatım." Bir bebeklerimize bir de kocama bakıp göz kırptığımda Aykan muzipçe gülümsedi. 

Yol sohbetlerimiz eşliğinde devam ederken her şeyin başladığı o evin önünde durduk ancak bu sefer arabadan dört kişilik bir aile olarak indik. Aykan pusetleri alıp eve doğru ilerlerken bende Çiçekle beraber yavaşça yürümeye başladım. Evin kapısı Bahar anne ve Hüseyin baba tarafından açıldığında Aykan anne ve babasına selam verip pusetlerle beraber beklemeden içeri girdi.

"Geçmiş olsun oğlum." Teşekkür edip ayakkabılarımı çıkardıktan sonra bende içeri girdim ardından Bahar annenin biz burada yaşadığımız zaman kaldığımız odayı hazırladığını öğrenip direkt o odaya geçtim. Aykan bebekleri şimdilik geçici olarak kullanacağımız küçük beşiklerine yerleştirdikten sonra yanıma gelip beni yavaşça yatağa yatırdı.

"İyisin değil mi yavrum?" Kafamı sallayıp sırtımı yatağın başlığına yasladım. "Sen dinlen bende iki dakika içeri bakıp geleyim tamam mı? Eksik bir şey falan varsa almaya giderim." Kafamı usulca salladım.

"Tamam hayatım." Aykan dudaklarını alnıma bastırıp ayaklandıktan sonra odadan çıktı.

"Elvan sütün artsın diye çorba yaptım. Getireyim de iç yemek hazır olana kadar olur mu?" Bahar anne içeri girmeden kapıdan bana doğru seslendiğinde gülümseyerek kafamı salladım.

"Olur anne sağ ol." Bahar anne kafasını sallayıp mutfağa gider gitmez hemen peşinden Hüseyin babam içeri girdi. Bana gülümseyerek geçmiş olsun dedikten sonra torunlarının yanına gidip yakalarına ikişer tam altın taktı ardından daha fazla rahatsız etmemek için odadan çıktı. 

"Geldim oğlum." Bahar anne elinde ki tepsiyi kucağıma bırakıp rahat rahat yemem için torunlarıyla ilgilenmeye başladı.

"Ya anne bensiz mi seviyorsun yeğenlerimi?" Çiçek bana gülümseyerek odaya girdi ardından beşiğinde yatan Alazı kucağına aldı. "Oy yerim seni." Ben acıktığım için çorbamı hızlı hızlı içerken onlar sıkılmadan bebeklerle ilgilendi. Çorbamı bitirdiğimde ise Bahar anne bebekleri teker teker emzirmem için uyarıda bulunup Çiçeği de alarak odadan çıktı.

"Çok mu acıktınız siz?" Alaz beşiğinde uzanırken ilk önce huysuzlaşan Arazı kucağıma aldım. Onu iyice emzirip doyduğuna emin olduktan sonra bu sefer Alazı alıp emzirmeye başladım. O Arazın aksine daha az emdiği için birazcık endişelensem de altlarını değiştirmek için minik bedenlerini yatağa bıraktım.

"Uyudular mı güzelim?" Aykan sessizce içeri girip kapıyı arkasından yavaşça kapattı.

"Yok hayatım emzirdim şimdi ikisini de, altlarını değiştirip uyutacağım." Aykan kafasını sallayıp kenarda duran çantadan iki tane bez alarak yanıma geldi. Birini bana verip diğerini kenara bıraktıktan sonra Alazın altını açtı. Aykanla beraber bebeklerimizin altını değiştirip gazlarını çıkarttıktan sonra minik bebeklerimizi kucağımıza alıp uyutmaya başladık. İkisi de kucaklarımızda çok geçmeden uykuya daldığında ise beşiklerine bırakıp üstlerini iyice örttük.

"Güzelim sende istersen uyu biraz, yemekler hazır olduğunda uyandırırım ben seni." Kafamı sallayıp yavaşça yatağa uzandım.

"Sende gel." Aykan dudaklarımı büzmeme dayanamayıp hemen yanıma uzandığında kafamı boynuna iliştirip kokusunu derince içime çektim. "Çok huzurluyum sevgilim. Seninle tanıştığımdan beri hep, hiç hissetmediğim kadar huzurlu hissediyorum." Aykan dudaklarını saçlarıma bastırdı.

"Bende nur yüzlüm, bende." Dolan gözlerime aldırmadan gülümseyerek burnumu çektim. Bundan seneler önce bu yatağa uzandığımda yanımda kimse yoktu. Annemden uzakta bilmediğim bir evdeydim. Tek hayalim mutlu olmak ve üniversiteye gidebilmekti. Bu günleri ise o zamanlar hayal bile edemeyecek kadar imkansız görüyordum. Şimdi ise hayallerimde ki o beyaz atlı adamın kollarında, bebeklerimin kokuları eşliğinde uykuya dalmak için çabalıyordum...

                                                  .

Sarışın çocuk odasında oturup elinde ki kitabı okuyor bir yandan da camdan dışarıya bakıyordu. Dışarısı gülüşerek oynayan çocuklarla, köşesine çekilmiş dedikodu yapan kadınlarla ve gençlerle doluydu. Gözünden düşen bir damla yaşı elinin tersiyle sildi. O da dışarıya çıkmak, yaşıtı gençlerle oturup eğlenmek istiyordu.

Aklından geçirdiği şey aniden gerçekleşmiş gibi birden kendisini dışarda buldu. Beyaz terlikleri ve üstünde ki beyaz pijamalarıyla koşturuyordu o izbe ve karanlık sokaklarda. Peşinden gelen adım sesleri korkutuyordu ürkek çocuğu. Neyden veya kimden kaçıyordu bilmiyordu sadece kurtulmak istiyordu. Kurtuluşuna doğru gittiğini bilmeden öylece koşuyordu. 

"Dur!" Durmadı. Arkasından gelen seslere rağmen durmadı. Ta ki göğsüne çarptığı bedene kadar. Kahve saçları olan buğday tenli adam kollarına düşen ürkek ve aynı zamanda fazlasıyla güzel olan çocuğa baktı. Çocuğun ise peşinde ki adım sesleri ve bağırışlar bu adamı gördüğü saniye susmuştu. Tüm her şey susmuş dünya üzerinde sadece ikisi kalmıştı sanki. Buğday tenli adam çok tanıdık geliyordu ona. Bu sokaklar, kollarında olduğu bu adam çok tanıdık geliyordu.

"Anne, baba!" Sokağın başından onlara doğru koşturan iki erkek çocuğuna baktı Elvan. Gülüşerek onlara doğru geliyorlardı. "Anne, Alaz bana arabasını vermiyor." Ürkek çocuk anlamlandıramadı. Neden bu çocuklar ona anne diyordu?

"Yalan söyleme Araz." Çocuklar koşturmaya devam ederken Elvan, kollarında olduğu adama baktı. Çocuklar garip bir şekilde ikisine benziyordu.

"Neredeyim ben?" İnce sesiyle mırıldandı genç çocuk.

"Güvendesin." Adamın güven veren sesi onu nedensizce gülümsetti. Duymaya ihtiyacı vardı bu kelimeyi. Hissetmeye ihtiyacı vardı. Aniden bacaklarında hissettiği sarılmayla istemsizce eğilip sarışın minik çocuğu kucağına aldı. Karşısında ki adamda diğer çocuğu kucağına alıp Elvana doğru yaklaştı. Dört kişilik bir aile gibi duruyorlardı dışarıdan ancak hesap etmedikleri bir şey onlara doğru usulca yaklaşıyordu.

"Baba!" Tam arkalarından gelen sesle o tarafa döndüler. Minik, esmer bir kız çocuğu onlara doğru paytak adımlarla yaklaşıyordu. "Anne!" Her yer aydınlanırken yukarıda parlayan güneş etrafı aydınlattı ve kuş sesleri etrafa doluşmaya başladı. Huzur buydu işte. Huzurun tablosu tam olarak buydu...


                      Devam Edecek

Son kısım Elvanın rüyası bebeklerim veee sonra ki bölüm final...

MÜPHEM (BXB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin