"Abimin kaza geçirmesinin sebebi eğer sensen öldürürüm seni," dedim yatağımdaki ince örtünün altına girmiş, başımda uyumamı bekleyen Cihan'a bakarak.
"Yeter artık Yağmur," dedi bıkkınlıkla. Oturduğu sandalyeden istifini hiç bozmadan, "Defalarca sordun, defalarca söyledim. Ben değilim. Hiçbir şey yapmadım. Yat uyu şimdi," diye devam etti.
"Biliyor musun?" dedim, yan duran profiline hayatımda gördüğüm en iğrenç şeymiş gibi bakarken. "Sana hiç inanmıyorum."
Perdeye dönük olan yüzünü yavaşça bana doğru çevirdi. "Seni inandırmak zorunda değilim, Yağmur."
Tam iki saattir aynı konuyu konuşuyorduk. Abimin kaza geçirdiğini öğrenince önce inanasım gelmemişti ama Cihan'ın bu konuda yalan söylemediğine emin olunca müthiş bir üzüntü ve acıyla dolmuştu içim. Aynı zamanda yine içimde bir yerlerde yeşeren ve gittikçe daha da filizlenen başka bir duygu daha vardı: şüphe.
Nedense bunu Cihan'ın yaptığını düşünüyordum. Abimin beni bulmasını zorlaştırmak için onu hastane köşelerine atabilecek kadar adi bir adamdı sonuçta.
Annemle işbirliği yapmasını ise hâlâ atlatamıyordum. Babamın tüm bunları bildiği halde susması, annemin, babamın her şeyi bildiğini bilmemesi ve ikisinin de birbirine karşı vicdan yaparak sessiz kalması beni üzüyordu.
Onları çok özlemiştim. İnsan sevdiklerinin uzağındayken, onların yaptığı yanlışları bile seviyordu. Ya da en basitinden görmezden gelebiliyordu. Annemin zamanında yaptıkları umurumda değildi. Sadece yanımda olmasını istiyordum. Babamın, abimin... Küçük erkek kardeşimin... Annemin yaptığı şey kendisini ilgilendirirdi. Bir de babamı.
Bunları düşünmekten, abimi düşünmekten, özellikle de şu anki sağlık durumunu düşünmekten kafayı sıyırmak üzereydim.
İki aydan da fazla süredir buradaydım ve abim yokluğumu fark edince ne yapmıştı, annem ona ne demişti ya da babam tüm bunlara ne kadar üzülmüştü hem merak ediyor hem de etmek istemiyordum. Abimin Letonya'ya basketbol maçı için gittiğinde orada tam iki hafta kalacağını biliyordum. Sonraysa eve gelmeden oradan Polonya'ya gideceklerdi ve orada da bir hafta kaldıktan sonra son olarak Almanya'da maça çıkıp yurda döneceklerdi. Bunları hep konuşuyorduk ve ben abimin maç takvimini neredeyse ezbere bilirdim. Almanya'daki maç için yalnızca beş gün kalacaklarını ama takımca tatil yapmak istediklerinden orada uzun süre kalmak istediklerini de biliyordum.
Her şeyini bildiğim abimin şu anda sağlığı hakkında hiçbir fikrimin olmaması beni delirtiyordu.
"Durumu iyi mi?" diye sordum.
"Hı?" dedi. Kaşlarını çattığını yandan görebiliyordum.
"Abimin," dedim, tersçe. "Durumu iyi mi? Nasıl şu an?"
"Bilmiyorum," dedi, dudaklarını kıvırarak. "Yarın öğrenirim."
"Şu an öğrenemez misin?" diye sordum, ümitle.
Bana yandan bir bakış attı ve, "Hayır," dedi.
"Lütfen," dedim.
"Uyu Yağmur," dedi. Uyumamı istemesinin sebebi kendi uykusunun gelmesiydi muhtemelen. "Yarın öğrenirim dedim."
Uzandığım yerden kalkıp yatakta oturur pozisyona geçtiğimde Cihan sesli bir nefes vermişti. "Cihan, abim o benim," dedim, beni anlamasını umarak. "Abime çok düşkün olduğumu biliyorsun. Lütfen şimdi öğren."
"Eğer şimdi zıbarmazsan hiçbir zaman öğrenmeyeceksin," dedi yine bana bakmadan. Oturduğu sandalyeye yaslanmış, kafasını geriye doğru yatırmış ve gözlerini kapatmıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYNI BIÇAĞIN SIRTINDA (+18)
Художественная прозаÇok istediği bölümü kazanmak için çok çalışmış ve sınav sonucunun açıklanmasını büyük bir sabırsızlıkla bekleyen genç bir kız. O çok beklediği sonucun açıklanacağı günün gecesi, sadece eğitim hayatını değil, tüm yaşamını etkileyecek olaydan bihaber...