31. Bölüm: KATİL

9.3K 289 79
                                    

"Yürek mi yedin lan sen?" Cihan, öfkeyle Eymen'in yakasını tutmuş onu sarsıyordu. Düştüğüm yerden güçlükle yere kalkarak onlara doğru ilerledim.

"Bırak beni Cihan," dedi, Eymen. "Pişman olacağın şeyler yapma."

"Sikerim seni de pişmanlığı da," diyerek bir yumruk attı Cihan, öfkeyle. Eymen'in kafası sağa evrilirken Cihan onu yeniden düzeltti ve, "Sen benim arkamdan nasıl iş çevirirsin?!" diyerek bir yumruk daha attı.

"Cihan!" dedim, araya girerek.

"Karışma Yağmur," dedi Eymen, gülerek. "Bırak, alsın hırsını."

Cihan, Eymen'e birkaç kez daha vurdu ve, "Konuşma lan!" diye bağırdı, öfkeyle. Cihan'ı ilk kez bu kadar öfkeli görüyordum. "Sen bana sormadan nasıl telefon verirsin Yağmur'a, puşt!"

"Sana sorsaydım izin verecek miydin?" diye sordu Eymen. Güçlükle konuştuğuna emindim. Cihan onu tutmasa yere yığılacaktı. "Ben sana ne zaman bir şey sordum, Cihan?"

Cihan'ın öfkeden gözü dönmüştü. Eymen'in yakasını tuttuğu elini indirdi ve diğer eliyle bir kez daha vurdu ona. Eymen, kaşı ve dudağı kan içinde yere düşerken Cihan bu kez de onun üstüne çıktı ve gelişigüzel yumruklar indirmeye başladı.

"Yapma Cihan!" dedim, korkuyla.

Dikkatimi çeken ve garibime giden şey Eymen'in Cihan'a karşılık vermemesiydi. Ya Cihan tahmin ettiğimden çok daha güçlüydü ya da Eymen ondan çok korkuyordu. Belki de bilmediğim başka bir şey vardı.

"Bir daha benden habersiz bir şey yaparsan senin celladını sikerim!" diye bağırdı Cihan, hırsla. Eymen ise sadece güldü. "Gülme lan!" Eymen gülmeye devam ediyordu. Psikolojisi bozulmuş olabilir miydi?

"Celladımı mı sikersin?" diye sordu Eymen ve acıyla bir kahkaha attı.

Cihan'ı tanıyamıyordum. O kadar öfkelenmişti ki diğer tüm darbelerinden de büyük sağlam bir yumruk indireceğini anladığımda korkuyla gözlerimi kapattım. Fakat korktuğum olmadı. Nasıl olmuştu bilmiyordum, gözlerimi açtığımda Eymen, Cihan'ın üstündeydi.

"Beni hafife alma Cihan Tunalı," dedi Eymen. Şimdi sesinde alay yoktu. En az Cihan kadar sinirliydi. Cihan tek bir hızlı hareketiyle Eymen'i alt edip ayağa kalkarken, Eymen ona parmağını sallıyordu. "Beni sakın hafife alma."

"Seni bir daha burada görmeyeyim," dedi, Cihan, oldukça öfkeli bir tonlamayla. "Seni bir daha bu çevrede görürsem sikerim belanı." Eymen bir süre Cihan'ın yüzüne baktı sonra hiçbir şey demeden doğruca kapıya doğru ilerleyerek evden çıktı. Kalbim korkuyla çarpıyordu ve şu son bir saatte yaşadıklarıma akıl sır erdiremiyordum. Cihan bana döndü. Kalbim daha da hızlı atmaya başladı. "Yukarı çık! Ben çağırana kadar sakın odandan çıkma!" diye bağırdı, sinirle. Hiçbir şey söylemeden arkamı döndüm ve doğruca üst kata çıktım.

Odaya girip yatağa oturduğumda kalbim hâlâ yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu.

Gözlerimi araladığımda başımın ağrısıyla karşılaşmam yüzümü buruşturmama neden olurken, yattığım yataktan doğrularak oturur pozisyona geldim. Etrafıma bakındım. Açık olan perdeden gördüğüm kadarıyla hava kararıyordu. Saat kaçtı bilmiyordum. En son ne yaşadığımı hatırlamaya çalışırken duraksayıverdim.

Abimi kaybetmiştim. Cihan'ın bana bu haberi verişi, telefonu fark edişi, Eymen'in aniden gelip suçu üstlenişi ve ikisinin kavga edişi sırasıyla zihnime dizildi. En son ağlayarak yukarı çıkmış ve yine ağlayarak uyuyakalmıştım.

Cihan pat diye odanın kapısını açıp içeri girdiğinde bakışlarımı korkuyla ona çevirmiştim. Korkutmuştu beni.

"Sen hâlâ yatıyor musun?" diye sordu, ters ters. Bir şey demeden öylece suratına bakmaya devam ettim. "Kalk, hadi!"

"Kalkmayacağım," dedim, bakışlarımı üzerinden çekerken.

Yanıma doğru yaklaşırken, "Sebep?" diye sordu. Yeniden ona baktım. Gözleri kısılmıştı.

"Kalkıp ne yapacağım?" diye sordum, onu tersleyerek.

"Bana ters cevap verme Yağmur," dedi, kolumdan tutarak. "Kalk hadi."

"Cihan," dedim, yapma diye yalvarır gibi. Sesim pürüzlü çıkıyordu. "Rahat bırak beni."

"Yağmur!" dedi, öfkeyle. Neden bu kadar öfkeleniyordu anlayamıyordum. Kalkmak istemiyordum, beni neden zorluyordu?

Dudaklarım titreyerek ofladım ve kolumu Cihan'ın elinden çekerek ayağa kalktım. Gözlerim dolmuştu yine. "Ne var Cihan?"

"Hazırlan," dedi, bana.

Hafifçe kaşlarım çatılırken, "Nereye?" diye sordum.

"Göktuğ gelecek," dedi, sert bir ifadeyle yüzüme bakmaya devam ederken. "Çipi çıkaracak."

Bunu duyduğuma bile sevinememiştim. Abimden başka hiçbir şeyi düşünemiyordum. Sadece belli belirsiz kafamı sallamakla yetindim. Cihan, bir süre daha yüzüme baktıktan sonra sesli bir nefes vererek kapıya doğru ilerledi ve tam çıkmak üzereyken, "Cihan," diye seslendim. Kafasını bana çevirdi. "Abim gerçekten öldü mü?"

"Gerçekten öldü," dedi, kesin bir ifadeyle. "Bir daha sorma."

"Defnettiler mi peki?" diye sordum, sesimin titremesine engel olamadan.

"Ne bileyim ben?" dedi, beni tersler gibi. "Senin ailenin bekçisi miyim Yağmur?"

"Annemler döndü mü peki?" diye sordum. Yanaklarımın ıslanmasına engel olamıyordum. "Haberleri var mı yani?"

Gözlerini üzerimden çekti, çevrede gezdirdi sonraysa sert bir şekilde bana bakarak, "Çok soru soruyorsun Yağmur," dedi. "Bu saatten sonra sana ailen hakkında soru sormanı yasaklıyorum."

"Cihan-"

"Yasaklıyorum Yağmur!" dedi, bastırarak. "Tek bir soru daha sormayacaksın artık." Hiçbir cevap beklemeden odadan çıktı ve ardından kapıyı sertçe kapattı.

Bense tıpkı bir zavallı gibi ağlamaya başlamıştım yine. Her şeye ağlıyordum ve ağlamaktan başka hiçbir şey yapamıyordum. Cihan çok acımasız, karaktersiz ve gaddar biriydi. Ondan nefret ediyordum. Ondan kurtulmak istiyordum.

Ağlayarak üzerimdeki tişörtü çıkardım ve dolabı açıp içinden sarı renkli bir tişört çıkararak giydim. Biraz hava alabilmek için odanın penceresini açtım ve kafamı dışarı çıkararak derin bir nefes aldım. Kapattığım gözlerimi aşağıdaki bahçeden bir ses duymamla açtım ve sesin geldiği yöne baktım.

Eymen, elma ağacının arkasında ayakta duruyor, doğrudan bana bakıyordu. Benim onu fark ettiğimi görünce de eliyle bana aşağı gel der gibi bir hareket yaptı. Kaşlarımı çattım. Birkaç saat önce Cihan onu öldüresiye dövmüştü, hâlâ gitmemiş miydi?

Tam bulunduğum odanın penceresine denk gelecek şekilde ilerledi ve kafasını bana doğru kaldırarak, "Aşağı in, Yağmur," dedi.

Ona da güvenmiyordum ki artık. Abimin öldüğünü bilmesine rağmen bana hiçbir şey söylememişti.

"Git buradan!" diye seslendim, kısık sesle. "Cihan seni öldürür!"

"Sana söylemem gereken şeyler var," dedi o da kısık sesle.

Kafamı geri çekip arkama baktım ve hâlâ kapımın kapalı olduğunu görünce yeniden aşağı eğildim. "Sonra söylersin," dedim, telaşla. "Git buradan!"

"Gitmeyeceğim!" dedi, inatla.

"Cihan seni görürse bu sefer gerçekten öldürür!" dedim.

"Öldürsün," dedi, omzunu silkerek. "Sen aşağı in."

"Tamam, buradan söyle," dedim, pes ederek.

Eymen, etrafına bakındı. İzlenmediğinden ve dinlenmediğinden emin olmuş olacaktı ki, yeniden kafasını yukarı doğru kaldırarak, "Abini Cihan öldürdü," dedi. Bunu aniden duymayı beklemiyordum. Donup kaldım. "Ben şahidim," diye devam etti Eymen. "Cihan yaptı, Yağmur. Gördüm ben her şeyi."

AYNI BIÇAĞIN SIRTINDA (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin