37. Bölüm: YALNIZLIK HİSSİ

7.8K 280 93
                                    

Soğuk esen rüzgar, tenimi yalayıp etrafta uğultulu sesler çıkarırken bir cam parçası kadar keskin olan bu sert havada dans edercesine dönüyordu. Rüzgâr da biliyordu ölüm sessizliğini. Bundan faydanalanırcasına bulunduğumuz yerde esiyor, ardında kulakları tırmalayan uğursuz sesler bırakıyordu.

Korku, bir gün yakalanacağını bilen bir avın içinde boy gösteriyordu. Av, bir gün yakalanacağını biliyordu ama kaçıp kurtulabilme ihtimalini de gözardı edemiyordu. Ve bu yüzden; içindeki korkuyla yaşıyor, buna alışıyor, fütursuzca geziyordu bulunmaması gereken dağlarda.

Bizim durumumuz da tam bundan ibaretti. Üçümüz de yakalanacağımız ihtimalini gözardı etmememize, içimizdeki sesin bize yanlış yerde dolandığımızı söylemesine rağmen buna kulak tıkamıştık. Avcının bizi bulmayacağını, en komiği de, bulamayacağını düşünmek istemiştik.

Fakat bugüne kadar hiçbir avcının, hedeflediği avını yakalamadığı bir an olmamıştı.

Biz de bir avdık ve yakalanmıştık.

"Öldürdün onu!" diye bağırdım, korkuyla. Korku ve telaştan olsa gerek, ne ara Göktuğ'un başında beklemeye başladığımı hatırlamıyordum. Göktuğ'un, Eymen'in dizinin üzerinde yatan yüzü gitgide bembeyaz oluyordu. Ve her ne kadar Eymen üzerindeki ceketi Göktuğ'un göğsüne sıkı sıkı bastırmaya devam da etseydi gerçeği o da biliyordu. Göktuğ ölmüştü.

"Yanıma gel, Yağmur," dedi Cihan, silahı yeniden beline koyarken. Sesinin tonundaki sakinlik beni öfkeli bir hayrete düşürüyordu.

Yüzümü yüzüne, kızgın bir ateş gibi cayır cayır yanan gözlerimi gözlerine, bedenimi ise dimdik bir şekilde bedenine çevirdim.

"Ben senin yanına ne zaman gelirim biliyor musun?" diye sordum, öfkeli bir sakinlikle. Bir cevap beklemiyordum, bu yüzden devam ettim. "Ölürsem! Beni öldürmen gerekiyor Cihan! Aksi halde değil yanına gelmek sana doğru bir adım dahi atmam!"

"Beni kandırmanın, aldatmanın, bana oyun oynamanın ve..." diyerek birkaç adım ilerledi bize doğru. "...arkamdan iş çevirerek Eymenle işbirliği yapmanın bedelini ödeyeceksin elbette. Ama bu ölümle olmayacak. Seni öldürmeyeceğim Yağmur." Yavaşça bize doğru ilerlemeye devam ediyordu. "Seni asla öldürmeyeceğim. Sen ölmeyeceksin."

"Seninle," dedim ve sesim titrediği için birkaç saniye duraksamak zorunda kaldım. "Asla gelmeyeceğim!" Yutkundum. Öfkeden, korkudan ve çaresizlikten gözlerime yaşlar doluyordu. Yeniden aynı şeyleri yaşamak istemiyordum. Onunla gitmek istemiyordum. "Eğer sen beni öldürmezsen ben kendimi öldürürüm!"

Eymen'in kafasının bana doğru kalktığını hissettim.

"Buna bir kez kalkıştın," dedi Cihan adım atmayı durdurduğunda. "İkincisine izin vermem."

"Hayatım boyunca seninle kalamam, Cihan," dedim pes ederek. Dik duramıyordum. Gözyaşlarım birbiri ardına sıralanan damlacıklar halinde hızla yanaklarımdan süzülmeye başlıyordu. "Seninle gelemem. İstemiyorum. Beni rahat bırak artık." Ağlıyordum. "Benden seni sevmemi, sana aşık olmamı bekleme..." Kelimeler güçlükle çıkıyordu boğazımdan. Kafamı iki yana salladım. "Çünkü olmayacak. Ben seni sevmeyeceğim. Sen benim seveceğim türden bir insan değilsin."

"Bu sözlerini yaşadığın şoka veriyorum, Yağmur," dedi sakinlikle. "Hafife alınamayacak derecede ciddi şeyler yaşadık biz seninle. Bunları gözardı etmemi bekleme benden."

"Biz seninle hiçbir şey yaşamadık!" diye bağırdım, öfkeyle ama ağlayarak. "Çık şu hayal dünyasından!" Eymen'in olduğu yerde bir kıpırtı hissediyordum ama bakışlarımı Cihan'dan ayırmamıştım. Sanırım Eymen ayağa kalkmaya hazırlanıyordu. "Lütfen, bırak gideyim. Lütfen..."

AYNI BIÇAĞIN SIRTINDA (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin