7. Bölüm: ZEKÂ

16.9K 485 49
                                    

Dört gün olmuştu. Ne sonuçlarımı öğrenebilmiştim ne de bu evden çıkabilmiştim. Dört gündür bu adamın bana kal dediği odada kalıyor, sadece tuvalete gitmek için odadan çıkıyor ve yemek bile yemiyordum. Bu dört günde yediğim tek şey, dün akşam kaldığım odaya girip şifonyerin üzerine bırakmış olduğu ve sonra bana zorla yedirdiği ekmek arası köfteydi.

Canım yemek yemek istemiyordu, uyumak istemiyordu, konuşmak istemiyordu... Hiçbir şey istemiyordum.

Kaldığım odanın kapısı bir kez tıklatıldığında, yine daha önceki günler gibi gir bile demeden öylece kapıya çevirmiştim gözlerimi. Sanki burası benim şahsi alanımmış gibi odaya girmeden önce her seferinde kapıyı tıklatıyordu.

Kapıyı açtı, yatağın bir ucuna oturan beni gördü ve, "Günaydın," dedi.

Her şeye o kadar normal ve olağan tepki veriyordu ki sanki ben burada zorla değil, kendi isteğimle kalıyordum.

"Günaydın," diye mırıldandım.

"Bu sabah beraber kahvaltı etmek istiyorum," dedi hâlâ kapının girişinde dururken. "Hazırlan, sonra da aşağı gel."

Öylece yüzüne bakarken onun suratında bu durumu garipseyen en ufak bir ayrıntı yoktu. Sanki çok normal bir şey demiş gibi benden hiçbir cevap beklemeden çıkmak üzere arkasını döndü.

"Banyoyu kullanabilir miyim?" diye sordum, tam kapıyı ardından kapatacakken. Yüzünü bana çevirdi. "Dört gündür duş almadım."

Gözlerini kısa bir saniye üzerimde gezdirdikten sonra yüzünü buruşturdu ve, "Git kullan," dedi.

"Kahvaltıya beni beklemesen de olur," diye devam ettim. "Aç değilim."

"Aç olup olmadığını sormadım," dedi net bir ifadeyle. "Seninle kahvaltı yapmak istediğimi söyledim."

"Peki," dedim. Alışmıştım direktiflerine. Dört gündür durmadan bana emir veriyordu çünkü.

Bir süre daha yüzüme baktı ve ciddi ifadesini hiç bozmadan yeniden arkasına dönüp odadan çıktı. Ardından kapıyı kapatır kapatmaz ağlamaya başladım ben de. Evimi çok özlemiştim. Ailemi, yuvamı, dört gün önceki hayatımı... Gitmek istiyordum ve bu adamın bana bu şekilde davranmasına katlanamıyordum. Benim sözlerimi asla kâle almıyor, dinlemiyor ve tek doğru saydığı kendi cümlelerinden başka hiçbir şeyi kabul etmiyordu.

Bu da kendimi değersiz, önemsiz ve kuklaymışım gibi hissetmeme neden oluyordu.

Yataktan kalktım ve gözyaşlarımı sildim. Bana verdiği bu büyük odadaki koca gardırobun önüne gelip ilk kez kapağını açtım. Bir sürü kıyafet vardı. Rengarenk giysilere sadece göz gezdirdikten sonra yalnızca ihtiyacım olan iç çamaşırlarını ve dört gündür üzerimden hiç çıkarmadığım için artık kokmaya başlayan kıyafetlerimden vazgeçmek zorunda kalarak bir eşofman ve tişört aldım.

Kıyafetleri kucağıma aldım ve dolabı kapatarak odadan çıktım.

Duşa kabinin içinden çıktığımda banyonun içinde onu görmemle küçük bir çığlık attım. "Ne yapıyorsun burada?!" diye sordum korkuyla. Bedenime sardığım havluya bakarken istemsizce elim havluma gitti ve havluyu sıkı sıkı tuttum. "Beni mi izliyordun sen?"

Bakışlarıyla duşa kabini işaret ederek, "Sence benim seni buradan görebilmem mümkün mü?" diye sordu. Kafamı duşa kabine çevirdim. Doğru söylüyordu, mümkün değildi çünkü üzerindeki desenler ve camın flu olması bunu engelliyordu.

"Ne işin var o zaman burada?" diye sordum, yeniden ona döndüğümde. Kaşlarım çatık ses tonum sertti.

Bir adım bana doğru yaklaştı ve kafasını boynuma doğru getirerek derin bir nefes aldı. "Benim şampuanımı kullanmışsın," dedi, yavaşça geri çekilirken.

AYNI BIÇAĞIN SIRTINDA (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin