16. Bölüm: MARKET

12.4K 326 83
                                    

Rotamız daha ne kadar uzundu bilmiyordum ama arabanın içindeki saat tam yirmi beş dakikadır yolda olduğumuzu gösteriyordu. Buralara daha önce hiç gelmediğim için nereye gittiğimiz konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Her yer bana yabancı geliyordu.

Sessizlikle geçen üç dakika daha sonra araba yavaşlarken bir süpermarketin önünde durduğumuzu fark ettim. Arabayı durdurup el frenini çektiğinde ben de emniyet kemerimi çözdüm ve tam kapıyı açacakken, "Dur," dedi. Kafamı ona çevirdim. Sağ elini pantolonunun ön cebine atarken, "Az kalsın unutuyordum," diye ekledi ve cebinden iki tane yüzük çıkardı. Alyans. Daha küçük olanı bana uzatırken, "Şunu tak," dedi. "Yeni evli bir çiftmişiz gibi davran."

Kaşlarım iyice çatılırken, "Ne?" deyiverdim.

"Al şunu elimden," dedi alyansı ısrarla bana uzatarak. Elindeki alyansı aldım ve ona döndüm. "Taksana Yağmur?! Türkçe konuşmadım mı ben az önce? Niye anlamamış gibi bakıyorsun?"

Yüzüğü yavaşça parmağıma geçirdim. "Bunu yapmak zorunda mıyız?" diye sordum, hoşnutsuz bir tavırla.

"Ben de bayılmıyorum evli bir adam rolüne girmeye," dedi, umursamazca. "Buradakiler meraklı insanlar. Buralara yabancı olduğumuz için bir ton soru sorarlar şimdi ve bu marketin sahipleri geri kafalı, dikkat çekmeyelim diye böyle yapacağız. Hadi in artık." Kapıyı açtı ve aşağı indi. Kafam karışmış bir şekilde ben de kapımı açtım ve dışarı çıktım.

Cihan, arabanın önünden dolanarak yanıma geldi ve elimi tutarak bizi marketin içine doğru götürdü. İçeri girdiğimiz gibi marketteki bir gencin rahatsız edici bakışlarına maruz kalmıştım ve kendimi ona bakmamaya şartlayarak tüm dikkatimi Cihan'a vermiştim. Cihan elimi bırakmadan bir market arabası aldı ve çeşitli yiyeceklerle dolu reyonlardan birine girdik rastgele.

Ekmek, süt, kahvaltı için birkaç şey, çeşitli hazır yemekler, içecekler, kişisel ihtiyaçlar için birkaç şey alıp sepeti doldurduktan sonra bana bakmadan, "Bir şey almak istiyorsan alabilirsin," dedi.

"İstemiyorum," dedim. Aslında canım çikolata istemişti ama yemeseydim de olurdu.

"Sen bilirsin," dedi ve ev için peçete, ıslak mendil ve bence gereksiz sayabileceğim birkaç parça şey daha aldıktan sonra bir reyonu görmemle kafama bir şey dank etmişti! Reglime çok az kalmıştı ve bunun için bana ped lazımdı. Bunu ona açıkça söylemek istiyordum ama birkaç kez boğazımı temizleyip bunu söylemek istediğimde kelimeler ağzımdan çıkamamıştı. Dudağımı yaladım ve adımlarımı yavaşlatarak ona döndüm. Elimi tuttuğu için yavaşladığımı hemen anladı ve yüzünü bana çevirdi. "Ne?"

"Sen kalan eksikleri al benim bir işim var," dedim. Sonraysa neden doğruyu söylemediğim için kendime çok kızdım.

"Sence ben sana güvenir miyim?" diye sordu, kaşlarını çatarak. O sırada marketin girişinde gördüğüm genç tam önümüzden geçiyordu ki yine bana bakmıştı. Aslında doğrudan bana da değil, bacaklarıma bakıyordu. Cihan fark etmiş miydi bilmiyordum ama yüksek sesle, "Hadi karıcığım," demişti, bıkkın bir nefes vererek. "Eve gecikmeyelim."

Yüzümü buruştururken, "Bu neydi şimdi?" diye sordum. Az önceki çocuk uzaklaşmıştı ve zaten Cihan'ın onu fark ettiğinden pek emin değildim. "Bana bir daha karıcığım deme, midemi bulandırıyorsun."

"İlerle o zaman!" dedi, sessiz ama sert bir tonlamayla.

"Sen git!" dedim, elimi çekmek isteyerek. Gözlerim sol taraftaki ped reyonuna takıldı.

Cihan, gözlerimi takip ederek nereye baktığımı anlamaya çalıştı ve sonra çok geçmeden yeniden bana döndü. Elini elimden çekti ve kafasıyla solumuzu işaret ederek, "Git al," dedi.

AYNI BIÇAĞIN SIRTINDA (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin