Korkuyu her bir zerremde hissettiğim bir an varsa o da tam bu andı. Daha önce yaşadığım hiçbir korkuya benzemiyordu. Çaresizlik korkusu bambaşkaydı. İstemediğin bir şeye zorlanmak dehşet vericiydi. Vücudumun her yeri zangır zangır titriyordu ve ben kesinlikle bunun önüne geçemiyordum. Görmüyor muydu? Korktuğumu, kasıldığımı, istemediğimi? Farkında değil miydi? Bu kadar mı kaybetmişti insanlığını?
Parmakları istediği yere ulaşmak üzereyken kalbimin duracağını hissettim. Kendimi kasmaktan karnıma kramplar giriyordu ve en acınası olan şey, konuşamamamdı. Sanki bedenimle beraber ağzım da kaskatı kesilmişti. Aklımdan geçirdiğim hiçbir sözcüğü dile getiremiyordum. Uzaklaşsın istiyordum. Bedenimden, benden, evden, bu şehirden, dünyadan... Yok olsun istiyordum.
"İstemiyorum," dedim, titreye titreye. "İs-İstemiyorum." Ağlıyordum.
Parmakları durdu, yüzünü geri çekti, bakışları bakışlarımla buluştuğunda elini tamamıyla bedenimden çekti. Gözyaşlarıma eşlik eden gözlerime bir süre baktı. Sonraysa, "Öz-" dedi ve hemen sustu. Kendini geri çekti, arkasını döndü ve hızla uzaklaşarak evden çıktı. Bense direkt yere çömeldim ve hüngür hüngür ağlamaya başladım.
İstemediğim halde bana dokunması ve benim de buna müsaade etmiş olmam kendimden iğrenmeme neden oluyordu. Daha çok ağladım. Psikopat bir adamın eline düştüğüm için, vicdansız olduğu için, adi bir pislik olduğu için. En çok da bana dokunduğu için.
Ağlamalarım hiç kesilmeden yerimden kalktım ve kaçacak bir yer aradım. Saklanacak bir oda, küçücük bir delik de olurdu. Sadece yapayalnız kalmak ve onun bana bir daha dokunmasını mümkün kılmamak istiyordum. Fakat geldiğimiz bu dağ evi pek küçüktü. Girişte küçük bir oturma odası ve odaya bakan açık bir mutfak vardı. Dışarıya açılan kapının yanındaki yerde ise bir merdiven vardı. Ağlayarak oraya ilerledim ve üst kata çıktım.
Burası da küçüktü. Merdivenin sonuna geldiğim gibi karşıma banyo çıktı. Açık kapısından görüyordum ki, banyo epey büyüktü. Banyonun solunda ve bu katın en köşesinde kalan odaya doğru ilerledim. Ellerimle yanağımı sildim ve aralık olan kapıyı ittirdim.
Bu oda yatak odasıydı. Ve aşağıdaki mutfak ve salonun kapladığı alandan daha büyüktü. Ama buna rağmen odada sadece bir adet çift kişilik yatak, büyük bir gardırop, beş çekmeceli şifonyer ve küçük bir çalışma masası vardı. Yatak, gardırop ve masa simsiyahtı. Duvarlar ise diğer yerlerin aksine bej değil, bordo renkliydi.
Bu odadan direkt çıktım çünkü odanın ortasında duran koca yatağı görmek nedendi bilmiyorum midemi bulandırmıştı. Yeniden dar koridora girdiğimde, girebileceğim tek alan olan banyoya girdim ve ardından kapıyı kilitleyerek kapının arkasına çömeldim.
Gözyaşlarım da yalnızlığıma eşlik ederken yaşadığım ve yaşayacağım her şeye lanet ettim.
⁛
Gözlerimi araladığımda hâlâ banyoda olduğumu ve banyonun üst duvarında yer alan minik pencereden görünen gökyüzünün karardığını görünce yavaşça yerimde kıpırdadım. Başımın ağrısıyla gözlerimi yumdum. Kendimi sersem gibi hissediyordum. Ne ara uyuduğumu hatırlayamıyordum. Tek hatırladığım, ağlayarak kapının arkasına yaslanıp kafamı dizlerime gömmemdi.
Gözlerimi açıp yavaşça ayağa kalktım ve lavabonun karşısına geçerek aynadaki yansımama baktım. Kehribar rengi gözlerim artık kehribar denemeyecek şekilde kızarmış ve koyulaşmıştı. Kumral saçlarım dağılmış, beyaz tenim iyice solmuş, dudaklarım kurumuştu. Daha beş gün öncesine kadar parıl parıl parıldayan gözlerimdeki o neşe ve ışıltı yok olmuştu. Bugün doğum günümdü ama ben sanki ölüyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYNI BIÇAĞIN SIRTINDA (+18)
Ficción GeneralÇok istediği bölümü kazanmak için çok çalışmış ve sınav sonucunun açıklanmasını büyük bir sabırsızlıkla bekleyen genç bir kız. O çok beklediği sonucun açıklanacağı günün gecesi, sadece eğitim hayatını değil, tüm yaşamını etkileyecek olaydan bihaber...